
Görüldüğü gibi Mısır'da "lod + He Vau He" şeklinde teleffuz edilen kodlanmış bu sözcükten uyarlanan bir şifreyi Örfe kendi öğretisinin sembolü haline getirmiştir. Bu kodlamada gizlenen gerçek, öğretisinin aslında İsis İnisiyasyonu'nun perdelenmiş bir şekli olduğuydu.
Aynı kodlama Musa Peygamber tarafından da kullanılmıştır.
Türkçemize Yahova olarak geçen Tevrat'taki bu sözcüğün îbranice'deki karşılığı IEVE'dir.
Burada I: Osiris'e, EVE: İsis'e karşılık gelir.
Birleştirilmiş IEVE ise, Osiris-İsis İnisiyasyonları'na ve aynı zamanda varoluşun iki kutsal kutbuna karşılık gelir.
Biz tekrar Gizli Diyonizos Mabedin geri dönelim...
İnisiyatik Sırların Açıklanması
Gizli Diyonizos Mabedi'nde Yedi gün yedi gece süren astral yıkanmanın yanı sıra, mabede gelen özel yol mensuplarına öğretiye ait gizli sırlar, bizzat Örfe tarafından mabedin yeraltındaki gizli odalarda aktarılmaktaydı:
Yaradan bir ve tektir. Her yerde onun kudreti hükümrandır Ama Tanrılar sonsuz sayıda ve çeşittedirler. Uluhiyet ezeli-ebedı ve sonsuz-sınırsızdır. Yerkürelerin ve yıldızların kendi idareci ruhları vardır. Bu ruhların hepsi Zeus'un semavi ateşinden ve ilk ışıktan hasıl olmuşlardır. Gerçek mahiyetine vakıf olunamaz ve şaşmaz değişmez nitelikli olan bu yarı şuurlu ruhlar, düzenli faaliyetleriyle yüce bütünü yönetmektedirler. Bunlara yarı Tanrılar ya da ışık salan ruhlar da diyebilirsin.
Bunlar bir zamanlar insan iken, alemler skalasından basamak basamak aşağılara inip, sonra da siklustan siklusa şanları ve şerefleriyle sıçraya sıçraya tekrar yukarılara tırmanmış ve böylece tekrardoğuş zaruretinden kurtulmuş olan İlâhi Ruhlar'dır. Onlar daha geri düzeyli varlık gruplarına kumanda etmekte, dünyaları yönetmektedirler. Uzaktan veya yakından bizi sarıp sarmalamış bulunan ancak özleri bakımından ölümsüz olmalarına rağmen, daima halklara, zamana ve bölgelere göre değişiklik arz eden kisvelere bürünmektedirler.
Onları inkâr eden inançsız kişi neyi inkâr ettiğinin farkında değildir. İnançlı kişi de bilmeden tanımadan aslında onlara ibadet etmektedir. Ancak inisiyelere gelince... Inisiyeler onları kendilerine cezbetmekte ve görmektedir.
Dipsiz derinliklerdeki karanlık güçleri alt etmek ve engin göğün yer ile evlenmesini sağlamak ve bu sayede yerkürenin ilâhi sesi dinlemesini mümkün kılmak için tüm ömrümü harcadım. Eğer onları bulmak için bu kadar uğraştıysam, eğer ölüme meydan okuduysam, eğer ölüm ötesi mekâna gittiysem hepsi bunun içindi...
Yerin Gökle evlenebilmesi için yerin bu evliliğe hazırlanması gerekir, Bu adeta bir akort işi gibidir. Buraya gelen siz özel yol mensupları, burada akort edilecek ve gökyüzü ile yeryüzünün evliliğine şahit olacaksınız.
İnisiyatik sırların aktarılışını çok özel ve çok gizli ayinler takip etmekte ve bu ayinlerde, yukarıda sözü edilen gökyüzünün "Işık Ruhtan" mabede davet edilmekteydi.
Bu, inisiyatik bilgilendirmenin ve astral yıkanmanın en önemli anlarını oluşturmaktaydı. Ancak bu ayine mabede gelenler arasından bizzat Orfe'nin seçtiği sadece 10-15 kişi dahil edilmekteydi. Bundan sonrasını yine birlikte takip edelim:
Örfe ilk olarak daha önce söz verdiği müridini çağırarak yeraltında özenle hazırlanmış bulunan ve ilk bakışta bir mezara benzeyen oyuğa uzanmasını istemişti.
- Şimdi mistik bir deneyim yaşayacak ve Tanrıları sen de görebileceksin. Şu kayanın içine oyulmuş boşluğa uzan... Hiç bir şeyden korkma... Az sonra sana daha evvel söylemiş olduğum sihirli bir uykuya dalacaksın.
Önce bir titreyeceksin. Ardından feci şeyler göreceksin. Ama daha sonra duyularını ve iç varlığını tatlı bir ışık duyulmadık işitilmedik bir mutluluk kaplayacak.
Mürit kendisine söylendiği gibi oyulmuş kayanın içine uzanmış ve bundan sonra olacaklara, kendisini teslim etmişti. Bu sırada Örfe odadaki ateşin içine bazı kokular atmış ve elindeki asasını odada bulunan sfenksin yanına yaklastnaıak etkileyici bir ses tonuyla ruhsal irtibat ayinine başlamıştı:
Kibele... Kibele... Ey yüce ana... Sesime kulak ver... Senin şimşekler çaktıran ışıklı hizmetkârlarını davet ediyorum. Ey evrensel ruh. Ey sinesinde ezeli-ebedi simgeleri saklı bulunduran Dünyaların yüce anası. Ey kadim Kibele... Gel... Gel... Sihirli Asam'ın ve "Semavi Varlıklarla ittifakın yüzü suyu hürmetine gel. Şu mağarayı ışığınla doldur. Gel ve yanımda duran evladına dünyanın ve göklerin ruhsal varlıklarını göster.
Orfe'nin insanın tüylerini ürpertici bu sözlerinin ardından birkaç dakika geçmişti ki, derinliklerinde bulundukları dağ zangır zangır titremeye başlamıştı... Tam bu sırada müridin vücudundan önce soğuk bir ter boşalmış ve çevresini sarmaya başlayan garip bir sis perdesinin içinde kaybolmaya başlamıştı. Orfe'nin söyledigi sihirli uykuya yani transa işte böyle geçmişti.
Bu transı sırasmda tekrardoğuş çarkında sıkışan ruhların ıstıraplarını ve daha sonra bu girdaptan kurtuluşlarını görmüş sonrasında ise, bu düzenin yönetici ruhları ile konuşma imkânını elde ettikten sonra uyandığında kelimenin tam anlamıyla sanki bambaşka biri olmuştu. Görünmeyen dünyanın kapıları kendisine açılmış ve gönül gözüyle bunları görmenin ötesinde, adeta bunların içinde yaşayarak, varoluşun büyük bir gizine şahit olmuştu.
Transtan çıkarken ilk hissettiği şey, büyük bir ağırlığın kendisini sarmaya başladığıydı. Gözlerini açtığında karşısında Orfe'nin gülümseyen yüzüyle karşılaştığında ilk sözü "ben nerdeyim" olmuştu... Orfe, sihirli uykudan uyandığını ve artık mağrada bulunduğunu söylediğinde "ey sevgili mürşidim, bana neler oldu böyle" diye sordu. Buna Orfe'nin son derece kısa bir cevabı vardı:
- Inisiyasyonun tacına nail oldun. Sen de artık bizlerden birisin.
Mabedin Gizli Yeraltı Odaları
Gizli Diyonizos Mabedi'ne geldiklerinde kendilerini karşılayan ve daha sonra da mabette sık sık gördükleri, yeşil kıyafetli çevrelerine ışıklar saçan oniki rahip kimdi? Bu konu hakkında hiç bir yerde bir bilgiye rastlanamamıştır. Ancak bu gizemli mabedin yeraltına açılan bir kapısının bulunduğu bilinmektedir. Bu açılan kapıdan uzanan yeraltı galerileri, dağların derinliklerine doğru uzanmaktaydı. Bu galerilerle ilgili de bilgilerimiz son derece kısıtlıdır. Bildiğimiz tek şey Orfe'nin zaman zaman bu galerilere yeşil cüppeli rahipler eşliğinde girip çıktığıdır.
Elimizdeki kısıtlı da olsa bu bilgiler. Gizli Diyonizos Mabedi'nin büyük bir olasılıkla, Agarta Yeraltı Uygarlığı ile irtibatlı bir mekan olduğunu göstermektedir
Orfe'nin Ölümü ve Sırlar Öğretisi'ne Büyük Parbe
Mısır İnisiyasyonu ile başlayıp bunun çevre ülkelere olan yansıması dalga dalga yayılırken ,bir taraftan da içine girilmiş olunan Demir Çağ'ın bir zarureti olarak yıpratıcı ve dejenere edici koşullar da iyice artmaya başlamıştı... Bundan Orfe'nin ülkesi Yunan da nasibini alıyor ve negatif unsurlar güçlerini artırıcı ortamı kolaylıkla bulabiliyorlardı.
Yine o günlere geri dönüyoruz...
Gecenin zifiri karanlığını, düşen yıldırımlar aydınlattığında, Jüpiter mabedi tüm heybetiyle ortaya çıkıyor sonra yine karanlıklar arasında kayboluyordu... Fırtına gittikçe etkisini yükseltmekte ve mabedin pencerelerinde büyük uğultular kopartarak esmekteydi. Olacakların sanki bir ön işareti gibi gökyüzünden yıldırımlar her düşüşünde mabedin temelleri sallanıyordu.
Zeus rahipleri sunağın kubbeli bir mahzeninde toplanmışlar ve yarım daire oluşturacak şekilde bronz koltukların üzerinde oturmuşlardı. Örfe ise sanki sorguya çekilecek bir sanıkmış gibi onlarm tam orta yerinde ayakta durmaktaydı. Benzi her zamankinden daha solgun ama gözlerinden aynı ateş çevresine yayılıyordu.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder