google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 MISIR İNİSİYELERİ - 2

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

MISIR İNİSİYELERİ - 2

Hiç yorum yok :
Örfe, Mısır'da öğrendiklerini aynen uygulamış kendi okulunu kurmuş ve kendi yandaşları arasından uygun gördü­ğü kişileri seçerek, onları sırlar öğretisine inisiye etmiştir. İşte o günleri zihnimizde daha iyi canlandırabilınek için gelin şimdi Delf Mabedi'nin içinde yaşananları hep birlikte izleyelim...

Delf Mabedi'nde İnisiyasyon

Rahipler meşalelerle aydınlatılmış sunağın çevresinde ilâhiler söyleyerek büyükçene bir halka oluşturacak şekilde sıralanmışlardı. Elinde kozalak başlı asası ve belinde ise ışıltılar saçan kristallerle bezenmiş, Altın'dan yapılmış bir kemer bulunan Örfe, üstüne giydiği beyaz keten elbisesiyle ağır ağır yürüye­rek rahiplerin oluşturduğu halkanın tam ortasına gelip, heye­candan rengi solmuş ve hayranlıktan titremeye başlamış bir halde kendisini bekleyen müridinin yanına oturmuştu...

Uzun bir süredir mabette eğitimi süren genç müride Delf in sırları az sonra Örfe tarafından rahiplerin huzurunda açıklanmaya başlayacaktı...

Meşalelerin aydınlattığı mabedin sunağında rahiplerin söylediği ilâhi, Orfe'nin yerini almasıyla bir anda kesilmiş ve herkes bundan sonra olup bitecekleri beklemeye başlamıştı...

Mabedin derinliklerinden gelen meditatif bir müziğin se­si, Orfe'nin sözleriyle tam aynı anda başlamış ve Orfe müri­dinin omuzuna elini atarak ilk sözlerine babacan bir tavırla şöyle başlamıştı:

Hakikate ulaşabilmek için kendi iç aleminin derinliklerine gömül. Bedenini düşüncenin ateşiyle eritip yok et. Alev nasıl için için kemirdiği odundan ayrılıp serbestleşiyorsa, sen de maddeden ay­nı şeklide kopup serbestleş. Ruhun ancak bu takdirde Ezeli - Ebedi Sebeplere doğru yükselebilir.

Şimdi sana Delf'e ait ilk sırları örtülü bir şekilde ifşa edeceğim... Bu sırların üzerindeki örtüyü açacak olan ben değilim. Bunu an­cak sen yapabilirsen, mabedimizin sırlarına ulaşabileceksin.

Önce şu yüce sırrı dinle:

Yer ile Gök evlidir. Ancak Gök ile Yer arasındaki bu İlâhi Aşkı, özel yol mensubu olmayan kişi bilemez.

Engin göklerde de, yeryüzünün derinliklerinde de Tek Olan Var­lık hüküm sürmektedir. Bu varlık Zeus'tur.

Çok latif aşk ve sevgi de odur, kudretli kin de odur. O hem eril hem de dişil ateştir. Hem Zevc'dir, hem de Zevce. Hem ilâhi Ana, hem de ilâhi Baha'dır. O yüce bir Kral yüce bir mürşittir.

Bazen sevgisiyle yeryüzünü kucaklar bazen de oklarıyla yeryü­zünü vurur. Ama O'nun rahipleri olan bizler, onun özünü biliriz. Biz onun oklarından korunabiliriz ve hatta bazen onları yönlen­direbiliriz bile.

Diyonizos ise O'nun Oğludur. Yani O'nun tezahür etmiş kelâmı­dır. Bir zamanlar geldiği mekanı gökler ama şimdi yaşadığı me­kanı ise yaşayan kalplerdir. O kalplerde uyuyan bir Tanrı'dır. Onu ancak özel yol mensupları uyandırabilir. Bunu sen de yapabilirsin...

Sen de bizlerden biri olabilirsin. Gönül gözünle tüm bu anlattık­ları seyredebilir ve kavrayabilirsin. Bizler ruhların kurtarıcılarıyız. Mıknatıslar misali biz insanları cezbederiz. Tanrılar da bizi. Tan­rılar bizde ölür, bizde dirilir.

İşte tam bu sırada Orfe'nin önünde diz çökmüş ve elleri­ni gökyüzüne doğru kaldırmış, vecd hali içinde mürşidini din­leyen müridin yanına gelen bir rahip, müridin başına ellerini koyarak güçlü manyetik enerjilerini aktarırdı. Böylelikle mü­ridin vecd halini daha derinleşmesine yardımcı olurdu. Rahip ellerini müritten çekerken şunları söylerdi:

Söze dile sığmaz Zeus ile, her üç alemde de yani ölüm ötesi derinlikerde de, dünyada da, göklerde de onun sırrını ifşa eden Diyonizos senin benliğini Tanrılar'ın ilmiyle doldursun. Bir süre sonra içine girmiş olduğu vecd halinden çıkan müritin çevresinde halka oluşturmuş bulunan rahipler, döne­rek dans etmeye başlarlardı.

Sırlar Ritüeli adı verilen bu ayinin sonunuda mürit sütünlu salondan çıkartılarak tek basma bir odaya alınarak birkaç saat dinlendirilirdi. Vecd halinden yeni çıktığı için buna ihti­yaç vardı. Gerekli olan dinlenme süresinin sonunda Oıfe yine o kendisine has heybetiyle müridin odasına gelirdi.

Mürit yaşadıkları ve hissettikleri ile ilgili kısa bir açıkla­ma yaptıktan sonra sözü yine Örfe almaktaydı.

- Buradan Tanrılar'a doğru uzanan yol diktir, çetindir, zorlu bir yoldur bu. Önce çiçekli bir patika gelir. Ardından aşılması imkansızmış gibi görünen dik bir yamaç, sonra da muazzam bir mekanın ortasında yer alan yıldırımlı kayalıklar. Görücünün ve Elçi'nin yeryüzündeki kaderi budur evladım... Sen ovadaki çi­çekli patikada yürü. Ötesini bırak.

- Susuzluğumu giderdikçe hararetim daha da artmakta. Bana öğretmiş olduğun Tanrısal hiyerarşide yer alan varlıklan görmek mümkün mü? Onları bir gün görebilecek miyim?

- Evet ama beden gözlerinle değil. Gönül gözünle. Fakat şu an­da sadece beden gözlerinle görmeyi biliyorsun. Vecd'deki derin­leşmen yeterli gözükmüyor. Gönül özünü açabilmen için uzun süre çalışman gerek. Büyük ıstıraplara katlanman gerek. Bu zorlu yola girmeye kendini hazır hissediyor musun?...

Bu yolda ilerlemeyi seçip seçmemek tamamen müridin seçimine bırakılmaktaydı. Eğer bu zorlu yola girmeye mürit karar verirse, inisiyasyonun bir üst aşamasına geçilmekteydi ki, bu inisiyasyonun üçüncü ve son aşamasına karşılık gel­mekteydi. Aynı zamanda bir sınav niteliği de taşıyan bu karşılıklı ko­nuşma sonucunda eğer mürit devam etme kararı alırsa, Örfe sözlerini şöyle bitirirdi.

- Madem ki istiyorsun, dinle öyleyse... Tesalya'daki sihirli Tampe Vadisi'nde özel yol mensubu olmayanlara yasak olan mistik bir mabet vardır. Özel yol ehline ve görücülere Diyonozos işte orada görünmektedir. Gelecek yıl seni orada düzenlenecek giz­li ayine davet edeceğim. Orada sihirli bir uykuya dalacaksın, iş­te o sırada ben de senin gözlerini ilâhi Alem'e açacağım. Yeter ki, o güne kadar auran temiz kalabilsin. Aksi takdirde orada mu­hatap olacağın enerji karşısında felç geçirebilir hatta yaşamını dahi yitirebilirsin.

Mürit o gün gelinceye kadar mabette tam bir arınma ça­lışmasından geçirilmekte ve kendisine mabedin gizli kitapları okutturulmaktaydı.

Sedir ağacından yapılmış sandıklarda saklanan bu kitap­lar papirüs rulolarından oluşmaktaydı. Bunların bir kısmı Orfe'nin Mısır'dan getirdiği papiılis rulolarıydı. Diğerleri ise mabedin yazıcıları tarafından Fenike ve Yunan dillerinde ya­zılmış olan papirüs rulolarından oluşmaktaydı. Yunan dilinde bizzat Orfe'nin yazdığı kitaplar da mabedin kütüphanesinde bulunmaktaydı.
Orfe tarafmdan kaleme alındığı bilinen ama ne yazık ki günümüze kadar gelememiş olan bu kitaplar arasında şunlar yer almaktaydı:

1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder