google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 GEÇMİŞİN DAMGASI - 1

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

GEÇMİŞİN DAMGASI - 1

1 yorum :
M.Ö. 3100, Dünya'nın en azından iki bölgesinde çok önemlidir.

1960'ların ortalarından bu yana Neolitik geçmişe ait İngiltere'de iki resim ortaya çıkmıştır. Bir tanesi Avrupalılar'ın gelişinden önceki Amerikan Yerlileri'ne benzeyen oldukça ilkel bir toplumdur. Birçok Neolitik iskeletiyle birlikte bulunan çakmaktaşı ok uçlarına bakılırsa, hayatlarının pek barışçıl olmadığı açıktır. Bunlar ender örnekler değildir. "Savaş bu insanların bildiği bir şeydi," diyor arkeolog Aubrey Burl. Megalitik anıtlar dikmek ve güneşin, ayın, yıldızların hareketlerini incelemek ise hayatlarının dinsel yönüydü.

Ama Watkins, Hawkins, Thom ve benim çalışmalarımız, bu resmi çürütmektedir. Bulduklarımız, böyle ilkel bir toplumda olması gerekenden çok daha gelişmiş ve karmaşık bir gözlem, geometri, astronomi ve mühendislik bilgisini ortaya koymaktadır.

Taş daireler inşa etmenin 2000 yıldan uzun sürdüğünü biliyoruz. Örneğin Stonehenge'in son aşaması M.Ö. 1100'e kadar tamamlanmamıştır. Dolayısıyla Thom'un Megalitik Metre'si iki milenyum boyunca standart olarak kabul edilmiştir.

Megalitik kültürün iki resmi yan yana durmaktadır. Ortodoks arkeologlarının kanıtları, Hawkins ve Thom'un savunduğu gibi bir süreklilik sağlamaktan öte son derece basit yaşayan insanların bulunduğu barbar bir ırkı göstermektedir. Ancak Hawkins ve Thom'un bize sunduğu resim, ancak bilgiler kuşaktan kuşağa aktarıldığı taktirde edinilebilecek seviyede ileri astronomik farkındalığa sahip bir ırkı ortaya koymaktadır.

Bu yeni resmi anlamak için antik İngiltere insanları ve çağdaşları olan diğer kültürler hakkında bilinenleri incelemek gerekir.

Neolitik İngiltere

Şimdi İngiltere Adaları olarak bilinen yerde çok uzun süredir insanların varolduğu bilinmektedir; en azından 500.000 yıldır. Ancak İngiltere 8-10.000 yıl önce buzlardan arınana kadar herhangi bir uygarlık gelişimi olmamıştır. O zamandan sonra arkada bırakılan anıtlarda bir süreklilik gözlenmektedir. Bunlar, ilk Neolitik insanlann evlerini orman açıklıklarında kuran avcılar
olduğunu göstermektedir. Zaman içinde tarım gelişmiş, yaklaşık M.Ö. 3600 yıllarında Marlborough Downs'ın tepe bölgeleri temizlenerek işlenmiştir.

Avrupa'da İber yarımadasında bulunan megalitik yapıların en eskisi yaklaşık olarak M.Ö. 4700 tarihine dayanmaktadır. Tapınak benzeri yapılar Malta ve Gozo'da da görülmektedir. İngiltere'deki ilk antik mezarların tarihi M.Ö. 3700 yıllarına uzanır. Bunlar İngiltere'nin güney kısmında oldukça sık görülen uzun höyüğe kadar devam eder.

Uzun höyükler, uzunluğu 100 metreye, genişliği 20 metreye ve yüksekliği 2-3 metreye kadar çıkan ince uzun höyüklerdir. Bir ucunda genellikle höyüğün genişliğinin yedide birinden fazla olmayan bir gömü dairesi bulunur. Yapının geri kalanı gömüyle ilgili olarak herhangi bir amaca hizmet etmez ve bilindiği kadarıyla sembolik ya da dini bir önem dışında herhangi bir fonksiyona sahip değildir.

Tarım avcılığın yerini almasına karşın ömürler hâlâ kısaydı ve genellikle acımasızdı. Aubrey Burl, Prehistoric Avebury (Tarih Öncesi Avebury) adlı kitabında şöyle demektedir:

Bu eski çiftçilerin gömülerine bakıldığında, sağlıkları hakkında net bir resim ortaya çıkmaktadır. İnsanlar arasında silah yaralan ender görülen bir durum değildi. Kadınlar arasında ölümcül hastalıklar biliniyordu. Çoğu yetişkin mafsal iltihabı çekiyordu... Dengesiz ve yetersiz beslenme, çocuklarda sık sık raşitizm ve hatta ölüme neden oluyordu. Bazı insanlar çocuk felcine, sinüzite, tetanoza, tüberküloza yakalanıyorlardı; ve bu ürkütücü listeye kesinlikle veba ve sıtma da ekleniyordu.

Ölüm çabuk geliyordu. Birçok erkek otuzaltısında, birçok kadın otuzunda ölüyordu ve yetmiş yaşına kadar yaşayanlar oluyorsa bile, bunların sayısı üç yaşından önce ölen çocukların yarısı kadar olmalıydı.

Avebury yakınlarındaki Windmill Tepesi'nde, o zamanlardan kalma bilinen en büyük yerleşim yerlerinden biri bulunmaktadır. 8 hektardan geniş bir alana yayılmaktadır ve çevresinde tahkimatları vardır. Bilindiği kadarıyla bir ticaret merkezi olmasının dışında çıkarılan heykelciklere bakılırsa ayinler ve büyü için kullanılan dini bir yerdir. Bölge, yaklaşık 5500 yıl öncesinin Neolitik İngiltere'sinde birçok şey için merkez olmuştur.

M.Ö. 3200-3100 tarihleri arasında kısa bir zaman içinde İngiltere Adaları'nda çok önemli bir değişim olmuştur. İnsanlar 'uzun höyükler' yapmayı bırakmış, bunun yerine taş daireleri inşa etmişlerdir. Dikdörtgen yapılar, geniş dairesel yapılara yerlerini bırakmışlardır. Stonehenge'in ilk aşamasının ortaya çıkışı da aynı döneme rastlar.

İrlanda'da, bu daha yeni megalitik anıtların en etkileyicilerinden biri Newgrange, Co.Meath'de bulunmuştur. Bu muhteşem yapının dış yüzeyi beyaz quartz taşıyla kaplandığı için günışığında pırıl pırıl parlamaktadır. İçteki dairesi, kışdönümünde doğan güneşle aynı hizadadır. Gündönümünde güneş ufukta yükselirken, ilk ışıklarla aydınlanmaktadır. Bu olaya şahit olanlar, yaşadıkları şeyin gücüne hayran olmaktadırlar. Güneşin doğuşunun ilk saniyelerinden itibaren, görüntü arkadaki taş duvarı ışıkla yıkayan altın renkli bir nehrin içeri akışını andırmaktadır.

M.Ö. 3200 yıllarında inşa edilen Newgrange, diğer bir yeni gelişimi göstermektedir: Taş sanatı. Taşların üzerine daireler, helezonlar ve halkalar kazınmıştır. Ne anlama geldiklerini henüz kimse bulamamıştır. Ancak, İrlanda, İskoçya, Cumbria ve Yorkshire'da bol miktarda bulunan bu işaretleri Profesör Thom incelemiştir. Bunların yine Megalitik Metre'nin 1/40'ına denk gelen bir ölçüye dayanarak yapıldığını savunmaktadır. Neredeyse kesin bir biçimde güneşin, ayın ve yıldızların hareketini gösteren bu işaretlerin dini bir amaçla yapıldığını söylemiştir. Bu işaretler, bilgileri kuşaktan kuşağa aktarmak için piktogram şeklinde bir "yazı"nın kullanıldığına dair tek kanıttır.

Newgrange'in tamamlanmasından kısa bir süre sonra, Stonehenge, Silbury Hill ve Avebury'nin inşaatı başlamıştır. Sadece birkaç yıl içinde yüksek sayıda taş daireler, taş anıtlar ve gömülü höyükler İngiltere Adaları'nın her yanına yayılmıştır.

Bu ani mimari devrimin nedeni bilinmemektedir. Ancak en gerçekçi açıklama, yeni bir kültürden insanların oraya vardıklarıdır. Ancak anıtların tarihleri ve açıklamaları, şaşırtıcı bir şekilde İngiltere'nin güneydoğusundaki kısa kanaldan değil, batıdaki denizin ötesinden gelindiğini göstermektedir.

Tuatha de Danann

İrlanda mitolojisi, bu ülkenin bir dizi işgale uğradığını göstermektedir. Bu masalsı istilacıların en renklilerinden biri, Tuatha de Danann, yani "Tanrıça Danann'ın Çocukları" idi. Yanlarında, içinde ölüleri yaşama döndürebilen bir kazanın da bulunduğu çok sayıda büyülü hediyeler getirmişlerdir. Bazıları bunu Hıristiyanlık İngiltere'ye girdiğinde yayılan Kutsal Kadeh mitinin prototipi olarak görmektedirler (Hz.İsa'nın son yemeğinde kullandığı ve çarmıha gerilirken içine kanının damladığı söylenen, ölümsüzlük ve sonsuz gençlik sunduğuna inanılan kadeh.)

Tuatha insanları, diğer bir istilacı grup tarafından püskürtülmüştür. Kral Arthur gibi, onların da daha sonraki bir tarihte tekrar ortaya çıktıkları söylenmektedir. Bu insanları batıdan gelen yeni bir kültürün insanları olduklarını söylemek imkansız da olsa, efsane zaman içinde bu ülkeye yapılan saldırıların neredeyse gelenekselleşmesini sağlamıştır.

Astronom Rahipler

Euan MacKie'ın yukarıda anlatılan ve yerel köylüler tarafından desteklenen, megalitik kültürün gelişmişliğini yansıtan astronom rahipler kavramı, pek fazla gerçekdışı değildir. Dahası, M.Ö. 850 yılları gibi daha yakın Kelt zamanlarında 'Druid'ler benzer bir rol oynamışlardır.

Belirgin Druid inançlarına ait yazılı kanıtlar elimize geçmemiştir. Bilgileri şarkılara ve hikayelere konu olarak zaman içinde ağızdan ağıza bize ulaşmıştır; tarih öncesi zamanlarda Keltler tarafından kullanılan Bardic geleneğiyle. Büyük bir güce ve saygıya sahip oldukları şüphesiz olan Druid'ler, belki de muhteşem megalitik anıtlar için esin oluşturan mistik insanlardı. Bu fikir, Ortodoks arkeologlarının barbar kültür görüşüyle Thom, Watkins ve benim daha gelişmiş bir uygarlık görüşümüzü en azından biraz daha bağdaştırmaktadır.
1 | 2 | 3

1 yorum :

  1. merhabalar.
    mu ve mu uygarlığı hakkında pek çok şey okudum. ama temelde şuna inanırım doğruyu bulmak için olabildiğince basit düşünmek gerektiğine..
    1- insanlığın 70.000 yıllık şimdilik bilinen tarihi ve 15.000 yıl önce yaşanan büyük yıkım ve yeniden doğuş. anladığım kadarıyla insanlık 55.000 yıl kadar yaşadıktan sonra bilim ve teknolojide oldukça ileri seviyelere çıktılar. ki bizim bu yıkımdan sonra yaşadığımız yaklaşık 15.000 yıldır ve teknolojide 200 yıldır keşfettik üstelikte eski kalıntılarıda kullandığımız açıktır. bu demektirki eski medeniyet baya ileridir.
    2- eski medeniyet (burası önemlidir ve benim fikrimdir) sular altında kalınca sadece dağların dorukları sular üstünde kalmıştır ve artta kalan insanlar uzun süre sular çekilinceye kadar doruklarda yaşamıştır. dağların dorukları kurtarıcı olmuştur ve şekli aynı piramide benzediği düşünülürse piramidlerin önemimide açığa çıkmış olur kanımca neden dağ olmayan yerde piramidler yapıldığı ve pramitlerin içinde neden yaşam alanları olduğu gayet açıktır. sular alçalıncada bu dorukalrda yaşayan bilgeler dünyanın çeşitli bölgelerine mısır,asya,avrupa ve amerika yani bütün kıtalara giderek çok az sayıda kalmış insana olası bir başka felaketten nasıl kurtulacaklarını ve bildikleri ki doruklarda bilgelerin kaldığını varsayarsak matematiği ve geometriyi gittikleri yerlerin insanlarına anlatarak,onların güvenini kazanmış onlara saygı duyulmuş zaman içindede tanrılaştırılmıştır.bu bilgelerin sadece ellerinde bilgileri olduğunu varsayarsak pramitleride nasıl yaptırdıklarınıda anlarız üstün geometri ve matematikle, muhtemelen taşları kesmek için elmas yada benzeri bir cisim kullanıldı ayrıca elektriği tekrar keşfettiler taşları taşımak içinde suyun kaldırma kuvvetinden favdalandılar ve su kanalları açarak pramidlere taşıdılar iskele ve kaldıraç kullanmalarıda kolay olmuştur.
    3- istedikleri tekrar eski medeniyetin kurulmasını varsayarsak yunanlı filozoflara ders verdikleri gittikleri yerlerde insanları eğittikleri de muhtemeldir. tahminimce gelen bilgeler kel ak sakallı ve tek parcadan oluşan bezler giyiyorlardı. bu budha rahiplerini ve diger dinlerdeki rahip kıyafetlerini müslümanlıktaki hac kıyafetlerini açıkca göstermektedir. ilkel insanda güneşin ve ayın kutsal sayılmasıda doğaldır bilgelerin güneşin ve ayın dünya üzerindeki astral etkileri anlatmış olmalıdırlar. (bir günün 24 saat olduğu, 365 günde bir yıl olduğu, 12 ayın olduğu 4 mevsimin olduğu, gel git olayları v.b) örnegin kuşların kutsal sayılmasında biz eskiden uçardık demeleri yeterlidir. ve ruhsal yönden ileri olmalrı telepati v.b güçlerinin olduğunu varsayarsak budist felsefenin temelinide buluruz. ayrıcada bütün dinlerin temelinide atmışlardır bu bilgeler. kanımca eski medeniyette bi savaş çıkmışsa bilgeler eger kötü şeyler yaparsak yıkımlar olacağını sölemişlerdir ve iyi olmamızı telkin etmişlerdir. buda mutlulugu iyliği kötülüğü cenneti ve cehennemi açıklar.
    saygılarımla
    ibrahim bilgin

    YanıtlaSil