google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 MISIR İNİSİYASYONU - 1

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

MISIR İNİSİYASYONU - 1

2 yorum :
Mısır, kadim çağlarda "Kutsal Bilim"in en önemli mer­kezlerinden biri ve insanlığı aydmlatan büyük inisiyeleri ye­tiştiren bir okuldu... Bu merkezde yetişenler arasında bazı fi­lozoflar da bulunmaktadır Ancak şurası bir gerçek ki, bu mer­kezlerde yetişenlerin sadece çok küçük bir kısmı hakkında bir bilgiye sahip bulunmaktayız.

Bir zamanlar Mısır'da yaşananlar dünya tarihinin en giz­li kalmış konularından biridir Ve bir zamanlar burada yaşa­nanların büyük bir bölümü günümüzde hâlâ gizliliğini koru­maya devam etmektedir O dönemlerde mabetlerden dışarıya sızdırılmamaya özen gösterilen sırlar o denli iyi muhafaza edilmiştir ki, bazı filozof ve peygamberlerin bu merkezlerde yetiştirildikleri bile açıkça insanlık tarihinde yer bulamamış­tır.

înisiyeler için bir zamanlar yeryüzünü aydınlatmış olan "Osirisin Işığı" bugün terkedilmiş mabetlerde artık sönmüş durumdadır Thot'un binlerce yıl öncesinden söylemiş olduğu kehanet niteliğindeki şu sözleri, bugün tam anlamıyla gerçek­
leşmiş bulunmaktadır:

Evet... Taşlara oyulmuş bir tarih... Bu taş sayfaların üze­rine işlenmiş hiyeroglifler arkeologlar ve tarihçilerce bugün çözümlenebilmiştir. Ama bütün bunlara rağmen ortada yine de önemli bir sorun kalmıştır:

Bu gizemli tarihin ve kültürün sırlarına nüfuz et­mek...

Bu sır, rahiplerin ezoterik öğretilerine ilişkin bir sırdır ve bu sırları gün ışığına çıkartabilmek için Mısır İnisiyasyonu'nun gizli yolunu aydınlığa çıkartmak gerekir.

İşte bunu yapabilmek için şimdi tarihin geçmiş dönem­lerine geri dönüyor ve bir zamanlar Mısır'daki mabetlerin içinde yaşananları gözümüzün önünde canlandırmaya başlı­yoruz:

SIRLAR ÖĞRETİSİ'NE GİRİŞ

Tarih: M.Ö. 1300'ler... Ramses dönemi... Musa Peygamber'in de Mısır'da yaşadığı dönem, işte bu dönemdi...

Yunan kentlerinden, Trakya'dan, Anadolu'dan ve Mezo­potamya'dan kopup gelen çok sayıda insan, mabetlerinin ünü­nü duyduğu Mısır'a gelmekten kendilerini alamıyordu...

Menfis'e vardıklarında gördükleri karşısında büyülü bir dünyanın içinde kendilerini buluyorlardı. O kendine has kıya­fetli insanlar, haşmetli yapılar ve halk şenlikleri onlara Mı­sır'ın zenginliğini ve bolluğunu göstermeye yetiyordu.

Mabedin en iç bölümünde büyük bir gizlilik içinde yapı­lan kutsama ayininden çıkıp, on iki Mısırlı'nın taşıdığı tahtıre­vanına binen Firavun'u ilgiyle seyrediyorlardı... Tahtın önün­de yüıüyen bir grup rahip, altın nakışlı bir yastığın üzerine konmuş kraliyet nişanı "Koç Başlı Asa "yi taşıyorlardı. Tahtın arkasında ise, genç rahip adayları geliyordu... Önde giden ra­hiplerin başlarındaki beyaz taç ve göğüslerinden sarkan mü­kemmel bir işçilik ürünü olan koç ve aslan nişanları, onları seyredenleri adeta büyülüyordu.

Gece olunca bayraklarla donanmış sandallarda Nil'in kı­yılarında yanan meşalelerin altında konser veren çalgıcı grup­ların eşliğinde dansözler raks etmekteydiler. Olup bitenleri hayranlıkla izleyenler bu dansın ve müziğin gizemli dünyasın­da farklı bir şeyler olduğunu hemen sezinliyorlardı. Dansta kesinlikle cinsellik teması değil, insanın ruhuna hitabeden öğeler olduğu derhal farkediliyordu. Mabede girmeye hak kazananlar müziğin ve dansın nasıl insanın arınmasında bir yön­tem olarak kullanıldığını daha sonra anlayacaklardı. Şu an­da sadece bu gizemli müziği ve gizemli dansı uzaktan seyret­mekle yetinen adaylar, serin çöl akşamının sihirli dünyasına kendilerini bırakıyorlardı.

Görünüm ve atmosfer muhteşemdi... Gelenler sihirli ve büyülü bir dünyanın kendilerini içinde buluveriyorlardı. Bu­rası gerçekten de masallar dünyasındaki büyülü bir yaşamın hüküm sürdüğü bir ülke izlenimi uyandırıyordu. Ama bütün bunlar, Mısır'ı görmeye gelmiş olan kişinin aradığı şeyler de­ğildi... Onlar görünen büyülü atmosferin değil, mabetlerin de­rinliklerinde yaşanan görünmeyen büyülü dünyanın peşin­deydiler.

Onca yolu aşıp buralara gelmelerinin asıl nedeni, ma­betlerin derinliklerinde saklanan sırlara sahip olmaktı. Bunun hiç de kolay bir iş olmadığını ve belki de bu sırlara hiç­bir zaman dokunamadan buradan gitmek zorunda kalacakla­rını da biliyorlardı. Çünkü bu sırlara sahip olabilmek için çok çetin sınavlardan geçirilecekleri, kendilerine önceden söylen­mişti. Niceleri gelmiş ve elleri boş dönmüştü... Mabedin kapısmdan bile içeri girememişlerdi...

- "Acaba ben mabedin kapısından içeri girebilecek mi­yim.'
'Peki ya mabede girdikten sonra nelerle karşı laşacağım.'
- "Ya vaz geçer de çıkmak istersem?"

İşte Nil kıyısında meşalelerin altında, müziğin eşliğinde dans edenleri seyrederken tüm bu sorular, buraya ilk kez ge­lenlerin zihninden garip bir kuşkuyla peş peşe akıp gidiyor­du!...

Nice aday "Yoksa buraya hiç gelmemeli miydim?" diye kendi kendisine sormaktan kendisini alamıyordu... Yoksa va­kit henüz erkenken buralardan çekip gitmeli miydi? Bu kadar endişeye ve kendilerini bekleyen bilinmezliğin stresine kat­lanmaya değer miydi? Yıllarını acaba ne uğruna harcayacak­tı?...

Yıllarca kalacakları ve asla bu süre içinde mabetten dışa­rı çıkamayacakları, bilinmeyen bir serüvene doğru yaklaştık­larını artık daha kuvvetli hissetmeye başlamışlardı. Artık Mı­sır'daydılar ve sabah olunca bu yolda ilk adımı atacaklardı!...

Yaşamlarının büyük bir dönüm noktasıydı bu. Ve birçok­ları için artık geri dönüş yoktu...

Son Akşâm

İnisiyasyona kabul her yılın belirli dönemlerinde toplu olarak törenler eşliğinde yapıldığından, gelen adaylar önce belli bir yerde misafir ediliyor ve burada bekletiliyordu. Bu süre içinde kenti dolaşabiliyorlar ve akşam olunca da misafir edildikleri yere geri dönüyorlardı. Böylelikle Mısır'ın atmos­ferine yavaş yavaş ısınmaya başlıyorlardı.

İşte yine o günlerden birinin akşamıydı...

Yarın sabah inisiyasyona kabul işlemleri başlayacaktı. Bu düşünceler içinde yattıklarında "Sırlar Dünyası"na ata­cakları ilk adımın heyecanı herkesi kaplamıştı... Biraz da kork­madıklarını söylemek mümkün değildi... Çünkü buraya gelmeden önce sırlarla karşılaşmaya hazır olmayanların mabetle­rin derinliklerinde akıllarını yitirdikleri, delirdikleri ile ilgili o kadar çok şey anlatılmıştı ki!...
1 | 2 | 3 | 4 | 5

2 yorum :

  1. Bilgiler muazzam...

    YanıtlaSil
  2. insanoglu hala tam bir bilinmez içinde geçmişin bir çok bilgisini hala tam anlamıyla açıklıyamıyoruz

    YanıtlaSil