google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 Tufan Oncesi'ne ait kültürün izleri yokediliyor - 1

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

Tufan Oncesi'ne ait kültürün izleri yokediliyor - 1

7 yorum :
İslâmiyet'in Arap Yarımadası'nın dışına taşarak tüm Or­tadoğu'ya yayılmaya başladığı sırada, Mısır'da halkın belli bir bölümü İncil'in, daha küçük bir bölümü ise Tevrat'ın etkisi altındaydı. Ancak yine de büyük bir çoğunluk, eski "Osiris Öğretisi"ne "Osiris Dini" adı altında bağlıydılar.

Osiris Dini eski hâlinden çok şey kaybetmiş olsa da, halk arasında eski gelenekler çoğunlukla şekilsel olarak da olsa, yaşatılmaya devam ediyordu. Gerçi "Büyük Osiris Mabedi" yıkılmış ve Sırlar Öğretisinin rahipleri büyük bir çoğunlukla Kudüs'e gitmişlerdi ama Ezoterik Öğreti zor şartlar altında da olsa, kuşaktan ku­şağa aktarılarak gizli yeraltı mabetlerinde ve İskenderiye'de­ ki Yeni Eflatuncu "İskenderiye Okulu"nda varlığını koruyabi­liyordu.

Tufan Öncesi'ne ait "Kutsal Bilim'in Sırları'nın Mısır'a gelisinin üzerinden bir hayli zaman geçmiş ve değişen dünya şartlarında bu bilgileri yaşatmak ve muhalaza etmek, iyice güç koşullar altında gerçekleşmeye başlamıştı. İnsanlığın içinde bulunduğu İniş ve Çıkış Ycısası"nı gayet iyi bilen ra­hipler, artık inişin gittikçe yoğunlaştığını ve sonlarına doğru yaklaşıldığının farkındaydılar Bu kaçınılmaz bir sondu ve zaten bu da kendilerine çok (inceleri açıklanan sırlardan biriydi. İnsanlık her geçen gün biraz daha bilgelikten uzaklaşacaktı... İşte şimdi gerçekleşen de buydu zaten... Bunun bilinci içinde İskenderiye'de geçmişin anıları yaşatılıyordu. Bir süre sonra Mısır savaşlarla da yıpranmaya başladı... Tufan Öncesi'ne ait tüm izler tarihin karanlıkları arasına adeta gömülülüyordu...

İslâm Orduları Mısır'da

Mısır'ın geçmiş kültür izleri ilk kez Hristiyanlar tarafından tahrip edilmeye başlandı. Hristiyanlaştırma faaliyetleri adı altında çok sayıda mabet kapattırıldı ve içlerindeki eserler yakılıp yokedildi...

Kaçınılmaz son, Araplar'in Mısır'ı işgal etmesiyle geliyo­rum dedi... Uzun bir süredir çevre kıtalardan gelen kişileri inisiye etmekle uğraşan Mısır, askeri güçten oldukça yoksun kalmıştı. Büyük bir askeri güçle üzerine gelen İslâm Orduları karşısında fazla direnemedi... Teslim oldu...

Halka iki seçenek tanındı: Ya Müslümanlığa geçecekler, ya da kılıçtan geçirileceklerdi.

Mısırlılar Müslümanların gözünde Allah yoluna döndürülmeleri gereken putperest kafirlerdi... ve Sonunda Müslümanlar'ın istediği oldu. Çareleri yoklu... Müslüman oldular...

Halife Ömer döneminde işgal edilen Mısır'da Arapkir'in ilk işi, "İskenderiye Okulu"nu dağıtmak oldu. Bu öylesine bir dağıtmaydı ki, bu olay daha sonraları tarih kitaplarına İsken­deriye Kitaplığı'nın yakılışı olarak geçecekti. Böylelikle İskenderiye Kitaplıgı'nda saklanan Tufan Öncesi'ne ait Kutsal Bilimle ilgili çok sayıdaki Ezoterik kitap yakılarak yok edildi.

İnsanlığın aşağıya iniş sürecinin hız almasında büyük bir yarar sağlayan bu yıkım sayesinde, Tufan Öncesi'ne ait bir­çok yazılı bilgiler günümüze kadar gelemedi.

Ancak yine de çok az sayıda da olsa bazı gizli kitaplar bu yıkımdan kaçırılabildi. İşte günümüze kadar gelebilenler de rahiplerin saklayabildikleri bu belgeler oldu. Daha sonralan bu kitaplar güvenilir kişiler vasıtasıyla elden ele ulaştırılarak varlıklarını sürdürebildiler.

Yıkım gerçekten de kelimenin tek anlamıyla müthişti!...

Onbinlerce yıl öncesine ait büyük bir tarih resmen yokediliyordu... Rahiplerin bu yıkımı durdurabilmeleri noktasında ya­pabilecekleri hiç bir şey yoktu. Dahası artık inisiyatik çalış­malarını sürdürebilecekleri bir mabetleri bile kalmamıştı. Ya­zılı belgelerinin de hemen hemen tamamı yakılıp yokedilmişti.

Eskinin anısına ve ''Kutsal Bilim'in Sırları"na bağlı ra­hipler birerli ikişerli gruplar oluşturarak, gizlice toplanmaya başladılar. Her ne olursa olsun Ezolerik Gelenek, üstü örtülü bir şekilde de olsa gelecek kuşaklara aktarılmalıydı. On bin yıl önce Tufan'dan kurtarılarak kendi atalarına emanet edilen ''Kutsal Bilim 'in Sırları "nın Araplar tarafından tamamen yok olmasına izin veremezlerdi.

Ancak aşağıya iniş hızla devam ediyordu...

Oluşan bu yeni durum karşısında ne yapacaklarını uzun bir süre tartıştılar... İlk önce, Muhammed Peygamber tarafın­dan vahiy kanalıyla alınan Kur'an-ı Kerim in içerdiği sırların, ülkelerini işgal eden Araplarca anlaşılamadığını farkettiler.

Kendi ezoterik bilgileri ile Kur'an-ı Kerim'i karşılaştırdıkla­rında hiç de Araplar'ın anlattıklarına benzemediğini gördüler. Bu şartlar altında, rahiplerin yapabilecekleri tek bir şey vardı. Araplara ve diğer Müslüman uluslara İslâmiyet'i Ezoterik bakımdan anlatabilirlerdi.

Aldıkları bu karar, Araplar'ın Mısır'a gelirken asla akılla­rına bile getirmedikleri çok farklı bir şeyin başlangıcını oluş­turacaktı. Mısırlı rahiplerin bu çalışmaları, daha sonraları şe­killenecek olan '"İslâm Tasavvufu"nun ve ''Batıni İslâm Ezoterizmi'nin ortaya çıkışında büyük bir fonksiyon gördü. Onlar için tüm dinler bir ve aynı kaynağa bağlıydılar. O halde Kur'an-ı Kerim'in içindeki gizli sembolik bilgileri ken­di Ezoterik Öğretileri'nin ışığı altında rahatlıkla gün ışığına çıkartabilirlerdi. Rahiplerin eğitimi zaten bu yöndeydi. Osiris Rahipleri bunu kolaylıkla yaptılar. Kısa bir süre sonra kökeni tebligat (vahiy) sistemine dayanan ve Muhammed Peygamber tarafından nakledilen Kur'an-ı Kerim'in içindeki sembolik bilgilerin derin anlamları, Osiris rahiplerinin bilgileri ışığında ele alınmaya başlandı. Sünni Müslümanlar buna şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendi anladıkları İslâmiyet ile rahiplerin halka anlatmaya baş­ladıkları arasında ciddi farklılıklar vardı.

Bunun derhal durdurulması gerekiyordu!...

Ama bu kez onların yapabilecekleri fazla bir şey yoktu. Çünkü İskenderiye Okulu'nun rahipleri, o zamanlar oldukça etkin bir konumda olan Muhammed Peygamber'in damadı Ali'nin yanıda yer alarak, kendilerine gelecek baskılardan uzak kalmayı başardılar. Böylelikle Müslüman görünümleri altında, Alevilik mezhebinin içinde kendi Ezoterik Öğretileri'ni yaşatabildiler.

1 | 2

7 yorum :

  1. Mayaları yakıp yıkıp yok eden İspanyollar yani Hıristiyanlar maaşallah Afrikada ise bizim cengaver Müslümanlar.İnsanlık adına ne varsa yok etmişler-Haydutlar-...

    YanıtlaSil
  2. İşte budur!!!Çok heyecanlandım çünkü ben de bir Aleviyim.Biliyordum hep bilmiştim bizim Müslümanlıkla ilgimiz olmadığını:)))Bunu söylediğin zaman Alevilerin büyükleri bile çok kızar ,biz de Müslümanız, diye.Derin bir kültürü anlayamacak kadar sığ bir zihniyete sahip sunnilerden-yani asıl Müslümanlarlardan-çoooook daha deriiin bilgilere sahip Aleviliğin köklerinin çok farklı bir kaynaktan geldiği bence çok aşikardı.Çok tşk bu bilgiler için.

    YanıtlaSil
  3. yine bir yorum:)))Benim anlamadığım bu bilgilerin ne diye bu kadar yana yakıla saklanıldığı sıradan halktan.İşte bizler okuduk öğrendik de ne oldu sanki:)))Sanki hemen sihirli güçlerle donanıp dünyayı evrenleri ele geçirdik:)))Sırları bilmek yetmiyor ki önemli olan onları hayata geçirmek.E bu da zaten tüm yazı dizisi boyunca anlattığınız gibi bir insanın inisiye olabilmesi için bir ömür harcaması gerekiyor ki o sırlar bilgiler işe yarasın.Yani bu kadar zorken bence halka bir sürü mitolojik masal anlatacaklarına daha açık seçik -en can alıcı noktalar hariç tabi-anlatılabilirmiş:)O zavallılar da onbinlerce yıl o taştan heykellere tapmak zorunda kalmaz işin enerjisel boyutunu anlarlarmış en azından...

    YanıtlaSil
  4. Sayın admin sağ olun var olun yorumlarımızı yayınlıyorsunuz da hani bir de bir cevap verseniz sorularımıza ya da yorumlarımıza.Aynı ruh gibisiniz vallahi:))))Yoksa siz de mi bir Atlantisliniz:)))))

    YanıtlaSil
  5. İşte bir Alevi halk türküsü:
    Hazreti Şahın avazı(sesi)
    Turna derler bir kuştadır
    Asası Nil deryasında
    Hırkası bir derviştedir

    Haydar Haydar şahım Haydar
    Haydar Haydar pirim Haydar


    Nil deryası Umman oldu
    Sarardı gül benzim soldu
    Bakışı aslanda kaldı
    Döğüşü hala koçtadır

    Nerde Pir Sultanım nerde
    Özümüz asılı darda
    Yemen den öte bir yerde
    Daha Düldül savaştadır

    Pir Sultan Abdal

    Hz pirin avazı:yani İdris peygamberin yani Thot'un sesi/Turna derler bir kuştadır:Turna eski mısırdaki ibis kuşunun anadoludaki adıdır.Ve Thot mısır mitolojisinde ibis kuşunun başı ile resmedilmiştir./Asası nil deryasında:Burada açıkça Aleviliğin kökenlerinin mısır olduğu yazılmış aslında/hırkası bir derviştedir:Turna yani ibis kuşu yani Thot hırkasını yani sırlarını ve öğretilerini yetiştirdiği dervişlere vermiştir ve o dervişler de Alevi dedeleri olarak sırları devralmışlardır.
    Nil deryası umman oldu,sarardı gül benzim soldu:Sanırım burada da tufandan bahsediyor/Bakışı aslanda kaldı:aslanla sfenksin tufandaki halleri kastediliyor olmalı./Döğüşü hala koçtadır:derken de simgesi koç başlı Amon kastedilmiş olabilir...ne dersiniz???

    YanıtlaSil
  6. Yaz Akşamları yorumunda Aleviliğin kaynagını İskenderiye Felsefe okulunda ve Osirid rahiplerinde bulmanı sağlayan bu yazı sonrası nedenini anlayamadığım sevincini gördüğümde bir Alevi olarak üzülmedim dersem yalan olur.Oysa Magripten başlayıp-Afganistana Çine yayılan coğrafyada her köşede izine rastlanan Alevilik burada anlatılan gibi tek kaynağa sığdırılacak kadar sığ değil.Yazılı tarihi kıt da olsa mantıklı kaynakları araştırmaya başla bunu sende göreceksin.

    YanıtlaSil
  7. Hayir aslandan bahsetmesi Atlantis sehrinin Aslan burcundayken battigini soyluyor sanirim Benin tahminime gore cunku atlantisin batmasi yaklasik 10300 kusur sene once Aslan burcunda batmis saygilar sunarim

    YanıtlaSil