google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 GEÇMİŞİN DAMGASI - 2

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

GEÇMİŞİN DAMGASI - 2

Hiç yorum yok :
Aubrey Çukurları, Stonehenge

İstasyon Taş Dikdörtgeninin dışında Stonehenge'deki diğer bir özellik de, bir ila yarım metre arasında değişen derinliklere ve yaklaşık 87 metre çapında 56 çukurdur. Onyedinci yüzyılda araştırmacı John Aubrey'in adı verilen bu çukurlar, 1960'lara kadar gizemini korumuştur. Nature dergisinin Haziran 1964 sayısında yazan Gerald Hawkins ve Temmuz 1966 sayısında yazan Profesör Fred Hoyle, bunların güneş ve ay hareketlerini gözlemlemek için nasıl kullanıldıklarını açıklamışlardır.

Onların düşüncesine göre ay ve güneşi simgeleyen iki sembol bu çukurlarda yer almakta ve dairesel bir hareketle dönmektedirler. Bunu hayal etmenin en güzel yolu, bir saatin ikisi farklı hızlarda hareket ettiği halde her oniki saatte bir aynı pozisyona gelen akrep ve yelkovanını düşünmek olabilir. Bu sembollerin hareketleri için farklı yöntemler ortaya atılmıştır ama temelde hepsi aynıdır. Böyle bir sistem ancak uzun süren bir gözlem sonucu ortaya çıkmış olabilir. Bu süreçteki insanların genellikle kırk yaşından önce öldükleri gözönüne alınırsa, bilginin diğer kuşaklara aktarılmış olması gerekir.

İstasyon Tas Dikdörtgeni incelendiğinde, 5:12:13 Pisagor üçgeni bilgisi göze çarpmaktadır. Thom'un diğer taş dairelerinde yaptığı incelemeler, sadece ünlü 3:4:5 üçgeninin değil, aynı zamanda şaşırtıcı bir şekilde 12:35:37 üçgeninin de kullanıldığını göstermektedir. Bütün bunlar üstün bir geometri bilgisini ve Pisagor'un "keşfettiğine" inandığı teorinin kendisinden binlerce yıl önce bilindiğini ortaya koymaktadır.

Avrupa Megalitleri

M.Ö. üçüncü binyıla ait taş daireleri ve dev anıtlar, İngiltere'ye özgüdür. Ancak Fransa'nın kuzeybatısındaki Karnak'da bulunan antik taş sıralarının da tarihi aynıdır. M.Ö. 3000 yıllarından önceki birçok yüzyıl boyunca batı Avrupa'nın hemen her yanında mezar yapıları inşa edilmiştir. Karnak bölgesinde çok sayıda örneğe Taşlanmaktadır. 

Örneğin Menec'de l.000 metreden uzun paralel taş sıraları görülmektedir ve her birinin ucunda İngiltere'deki gibi taş dairelerine ait kanıtlar vardır. Profesör Thom bunları dikkatle incelemiş ve Megalitik Metre dediği ölçünün ikibuçuk katına denk gelen Megalitik Çubuklar adını vermiştir.

Büyük Brise Menhiri de Karnak bölgesinde bulunmaktadır. 20 metre yüksekliği ve 340 tondan fazla ağırlığıyla bilinen en büyük dikili taştır. Thom, bunun 18.61 yıllık aydönümü üzerinde çalışmak için dikilmiş bir taş olduğunu söylemiştir. Ancak ne yazık ki ondokuzuncu yüzyılda taş devrilerek dört parçaya ayrıldığından, Thom'un teorisini kanıtlamak mümkün değildir.

Fransa'nın bu bölgesinde birkaç taş dairesi örneği vardır. Ancak hiçbiri İngiliz anıtlarının ihtişamına sahip değildir. Yine de, o zamanlar İngiltere ve batı Fransa arasında bir kültür bağı olduğu yönünde söylentiler vardır. Fakat mezarlarda bulunan sanat eserleri, Kanal yoluyla bir ticaret olduğunu göstermektedir.

Yerdeki Daireler: Gökyüzündeki Daireler

M.Ö. 3000 yıllarında güney İngiltere'de Stonehenge, Avebury ve Silbury Hill gibi anıtları dikebilecek beceriye sahip insanların yaşadığını biliyoruz. Kavram olarak, Marlborough Downs'da yapmış olduğum keşif, genel inançlara uymaktadır. Bu bir açıdan çok daha geniş bir taş daire olarak görülebilir. Dairesel formun kullanımı, astronomi gözlemi ve çalışmaları yapan insanların doğal bir ifade biçimi olarak alınabilir.

Güneş ve ay yuvarlaktır; Büyük Ayı, Kutup Yıldızı'nın etrafında dairesel bir yol izler gibi. Ancak bu insanların böyle bir gözlem ve 19.3 kilometrelik (12 mil) bir alana böylesine dev bir daire inşa etme becerisine sahip olup olmadıklarını hâlâ anlamak zorundaydım. Ama diktikleri megalitik anıtlara bakıldığında, bu pek imkansız görünmüyordu.

Ortodoks arkeologları, M.Ö. 3200-3100 arasındaki 100 yıllık süreçte, Neolitik İngiltere'de büyük bir değişim olduğu ve bunun sonucunda İngiltere Adaları'ndaki muhteşem megalitik anıtların inşa edildiğidir. İrlanda'daki Newgrange; güney İngiltere'deki Stonehenge, Silbury Hill ve Avebury; İskoçya'nın Batı Adaları'ndaki Callanish; Orkney Adaları'ndaki Maes Howe ve Brogar Halkası; ve Cumbria'daki Castle Rigg gibi anıtların hepsi bu tarihlerdeki birkaç yüzyıl içinde ortaya çıkmıştır. Asıl soru; İngiliz kültüründeki bu değişim ani bir gelişim miydi? Yoksa dışarıdan gelen bir olgudan mı etkilenmişti? Şu kesin ki, M.Ö. 3100, Dünya'nın en azından iki bölgesinde çok önemlidir.

Mısır Hanedanlığı

Verimli Nil havzasında çok uzun bir zamandır insan varlığının bulunduğuna dair güçlü kanıtlar vardır. M.Ö. 4000 yıllarına uzanan ve Badarian adıyla bilinen bir kültürde keten giysiler, çömlekler ve küçük süs eşyaları yapılmıştır. M.Ö. 3200-3100 yıllarında tek bir kralın yönetimi altında birleşene kadar Mısır'da çok yavaş bir gelişim vardı.

O noktada, tam olarak gelişmiş bir hiyeroglif yazı ortaya çıkmıştır. Bunun ardından Mısır uygarlığı dev bir adımla sıçramıştır. Çok kısa bir süre içinde sanat, mimari, tıp ve sosyal düzen çok yüksek bir seviyeye ulaşmıştır. Dinde ise insanlık Amon-Ra adında bir mutlak tanrı tarafından yönetilen yüce bir hiyerarşi içindeki yerini almış, şimdiki Kahire'nin bir varoşu olan Heliopolis yeni dinin merkezi haline gelmiştir.

Taş piramitlerin ilki olan Sakkara'daki Step Pyramid, Kral Zoser için veziri İmhotep tarafından M.Ö. 2640 yıllarında yaptırılmıştır. Avebury'deki anıt da bu tarihlerde yapılmaya başlamış ve M.Ö. 2400 yıllarında tamamlanmıştır. M.Ö.2575-2565 tarihleri arasında Giza platosundaki dev piramitler yapılarak, şimdi bile hayal edilemeyecek bir mühendislik ve teknoloji becerisi sergilenmiştir.

Mısırlılar, Stonehenge dışında İngiliz anıtlarında olmayan bir şekilde taşlarını cilalamış ve şekillendirmişlerdir. Bu Eski Krallık yapılarında, daha sonraki Mısır hanedanlarına ait diğer eserlerin hiçbirinde olmayan yüksek bir kalite vardır. Bunlara bakıldığında, tıpkı İngiltere gibi Mısır'ın da M.Ö. 3200-3100 tarihleri arasında bir yerde kültürel bir yükseliş yaşadığı görülmektedir. Mısır kültüründeki gelişim, dengeli ve homojen bir gelişim olarak açıklanamaz. Bu özellik, otoriteleri bir dış etken olduğuna inanmaya zorlamıştır.

Mitolojilerindeki, inşaat tekniklerindeki ve mimari tarzlarındaki benzerliklerden yola çıkarak bazıları Euphrates nehri ovasındaki Sümer uygarlığını kaynak göstermiştir. Ancak Profesör Walter Emery, Archaic Egypt (Arkaik Mısır) adlı kitabında şöyle demektedir:

Kapıldığımız izlenim, dolaylı bir bağlantının, hatta belki etkileri Fırat ve Nil boyunca yayılan üçüncü bir grubun varolduğudur... Modern araştırmacılar, hipotetik bir yerden ya da keşfedilmemiş bir bölgeden göç eden insanların olduğu ihtimaline kulak tıkamaktadırlar. (Ancak) iki uygarlık arasındaki farkları en iyi şekilde açıklamak için kültürel gelişimlerin üçüncü bir gruptan, bağımsız bir şekilde Mezopotamya ve Mısır'a geçtiğini düşünebiliriz.
1 | 2 | 3

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder