google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 MISIR İNİSİYELERİ - 3

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

MISIR İNİSİYELERİ - 3

Hiç yorum yok :
Hermetik felsefe taşını konu alan ''Argonotikler", koz­mogoniyi işleyen "Demetreid", teolojiyi içeren "Baküs'ün Kutsal Şarkıları", Ayinsel sırlara yer veren "Ruhların Perde­si", simyayı konu edinen "Dönüşümler Kitabı."

Mabette aynca dünyanın fiziksel yapısı, atmosferi, ve bit­kiler alemi ile ilgili de son derece önemli bilgiler içeren kitap­lar bulunmaktaydı.

Tanrısal Düzeni Görmek

Az sonra Oıfe'nin Öğretisi'nde Diyonizos'u görmeyle il­gili anlatımlara yer vereceğiz. Ancak bu konuya girmeden ön­ce bunun ne anlama geldiğini ortaya koymak istiyorum.

Tanrıyı görmek demek en genel anlamıyla "Tanrısal Dü­zeni Farketmek" demektir.

Tanrıyı görmekle ilgili bir anlatım Tevrat't da yer alır. Bir zamanlar Sina Dağı'nda yaşanan bu olaydan Kur'an-ı Ke­rim'de de bahsedilmiştir:

Musa'ya tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi onunla konuşunca

Musa: "Rabbim! Bana Kendini göster, Sana bakayım" dedi.
Al­lah: "Sen Beni göremezsin ama dağa bak, eğer o yerinde kalır­sa sen de Beni göreceksin" buyurdu. Rabi dağa tecelli edince onu yerle bir etti ve Musa da baygın düştü; ayılınca: "Yarabbi, münezzehsin. Sana tevbe ettim, ben inanların ilkiyim" dedi. (Araf Suresi: 7/143)

Orfe Öğretisi'nde Diyonizos'u, Musa'nın Öğretisi'nde ise Elohim'i görme isteği ezoterik bilgilere göre iki anlama sahiptir:

Birincisi: Görmek demek anlamak manasına gelir. Yani teorik olarak bu Evrensel İdare Mekanizması'na ait anlatılan unsurların ne anlama geldiğini tam olarak idrak etmek de­mektir.

İkincisi ise: Teorik olarak algılanan bu sırrın deneyimlenmesidir. Yani Örfe Öğretisi'nde Diyonizos ismiyle, Musa'nın Öğretisi'nde ise Elohim'le ifade edilen ruhsal idareci planla, doğrudan ruhsal irtibata girmek kastedilmektedir. Her ikisinde de bu irtibatın gerçekten de kurulmuş oldu­ğunu bize sunulan anlatımlardan rahatlıkla anlayabiliyoruz.

Şimdi gelin Tampe Vadisi'nde yaşananların içine girip biz de o anları gözümüzde canlandıralım.

Diyonizos Bayramı

Gökyüzü ile kurulan ruhsal irtibatların gerçekleştirildiği özel günlere tüm inisiyatik çalışmalarda "Bayram Günü" denmiştir. Daha sonra bu sözcük dinsel literatürde de kulla­nılmıştır. Bu özel günler bizzat inisiyelerce tertip edilmekte ve bu günlerin birçoğuna, uzaktan izlemek kaydıyla halkın da katılmasına izin verilmekteydi. Böylelikle çekilen enerjiden herkesin yararlanması sağlanmaktaydı. Bu özel günlere katılan halk pasif bir şekilde sadece orada bulunmak suretiy­le bu yüksek seviyeli süptil ruhsal enerjilerle adeta yıkanmak­ta ve bir anlamda şarj olmaktaydı. Bu enerjilerle muhatap ol­mak herkes üzerinde anndırıcı ve şuuru yükseltici etkilerde bulunmaktaydı.

Diyonizos Bayramları adı altında düzenlenen ve adeta bir şöleni anımsatan ayinsel ritüellerde de gerçekleştirilen buy­du. Fakat Tampe Vadisi'nde düzenlenen ayine sadece özel yol mensupları dahil olabilmekteydi. Özel yol mensuplarının ha­ricinde hiç bir kimsenin buraya gelmesine izin verilmezdi. Çünkü burada diğer bayramlarla karşılaştırılamayacak dere­cede çok yüksek seviyeli enerjilerin odaklanması söz konusuydu. Bu enerjilere aurası müsait olmayanların dayanabilme­si mümkün olmadığı için böyle bir kısıtlamaya gidilme zorunluluğu bulunmaktaydı.

Orfe'nin müridine: "Yeter ki, o güne kadar auran temiz, kalabilsin. Aksi takdirde orada muhatap olacağın enerji kar­şısında felç geçirebilir hatta yaşammı dahi yitirebilirsin." de­mesinin nedeni işte bundan dolayıydı.

Orfe'nin dediği gibi eğer mürit aurasını o güne kadar ye­teri kadar temiz tutabildiyse, mabetteki bir rahibin eşliğinde ayinin gerçekleştirileceği vadiye getirilirdi.

Bundan sonrasını gelin yine hep birlikte izleyelim...

Tampe Vadisi'nde Yaşananlar

Mürit rahiple birlikte gecenin karanlığında ilerlerken, önünü zar zor görebilecek bir yolda ilerleyerek vadiye doğru yol almaktaydı... Her iki yanında yüksek sivri kayalıkların bu­lunduğu dar ve derin bir boğazdan geçip genişçe bir vadiye ulaştıklarında, uzaktaki bazı patikalardan tüm vadiye yayılan birkaç ışığın belirdiğini gördüler. Garip bir ışıktı bu. Gözleri kamaştırmayan sımsıcacık ışık dalgaları vadiye adeta akıp dur­makta ve geçtikleri yeri aydınlatmaktaydı. Ağaçların arasında oraya buraya gidip gelen ışıklar bir süre sonra ortadan kaybol­muştu.

Sadece olup biteni sanki bir rüya alemindeymiş gibi sey­retmekte olan müride bu konudaki açıklama yanındaki rahip­ten gelmişti:

- "Bunlar özel yol mensupları, demek ki yürüyüşe geçmişler. Her grubun meşaleli bir rehberi vardır. Biz de onları izleyece­ğiz."

Mürit her grubun başındaki meşaleli rehberlerinin bu ışıklan saçtığnı anlamıştı ama bu yayılan ışığın bilinen bir me­şaleden değil de, o grubun rehberinin aurasından yayıldığını daha sonra anlayacaktı. Nitekim gördüğü ışığın yapısı daha önce gördüğü meşale ışıklarına benzemediğinin farkındaydı. Ortada garip bir şeylerin döndüğünü ilk işte o zaman hisset­meye başlamıştı.

1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder