Arzu edilen mükemmelliyete ulaşmanın ise değişmez bir kuralı vardı: Arınmak... işte bu nedenle aday ne kadar çok inisiyatik sırla karşılaşırsa karşılaşsın, arınmasını gerçekleştiremediği müddetçe bir üst aşama olan mükemmelliyet aşamasına yükselememekteydi.
Fisagor "İlâhi Güçler"in sembolleri olarak tanımladığı mabetteki bu heykellerin sembolize ettiği gerçeklere, ancak arınmayla ulaşılabileceğini şu sözlerle aktarmaktaydı:
Varlığınız yani ruhunuz bir mikrokozmos, bir küçük evren değil midir? Ama o şu anda fırtınalar ve fazlalıklarla dolu bulunmaktadır. Öyleyse orada birliği, ahengi gerçekleştirmek için arınmanız gerekmektedir. İlâhi Güçler sizin şuurunuz içine ancak o zaman inip dahil olacaktır. Ama onları davet etmek sizlere düşmektedir İnisiyasyon'da hedeflenen arınmayı gerçekleştirebilenler ezoterik zincirin ikinci halkasına alınırdı. Mükemmellik adı verilen ikinci aşama Seres Mabedi'nde gerçekleştirilirdi. Çalışmalar çoğunlukla geceleri mabedin terasında gerçekleştirilmekteydi.
Bu aşamada dünyanın gizli tarihi, yaşanmış tufanlar, tekamül devreleri ile ruhun ve maddenin karşılıklı tekamülü ile ilgili konular ayrıntılarıyla işlenmekteydi. Fisagor'un Öğretisi ruhsal tekamülle maddesel tekamülün birbirleriyle paralellik gösterdiğini ileri sürmekteydi. Bu öğretiye göre. Alemin yerküre açısından akılcı bir açıklamasını yapabilmek için, işe maddi tekamül ile başlamak gerekir. Çünkü alem bize kendisini öncelikle maddi yapısıyla göstermektedir. Fakat bir de alemin görünmeyen kısmı vardır. Bunu ancak ruhsal algılama ile farkedebiliriz. Bu tekamül şekli bize Evrensel Ruh'un maddedeki faaliyetlerini gösterirken, bizi yavaş yavaş sürükleyip maddenin dışından içine intikâl ettirir. Fisagor evreni yüce bir canın hayattar kıldığı ve içine yüce zekanın nüfuz ettiği canlı bir varlık olarak tanımlamaktaydı.
Fisagor öğrencilerine ruhsal ve maddesel tekamülde tekrar doğuşun nasıl işlediğini ise şu cümlelerle anlatmaktaydı: Birçok hayatlar yaşadığımız, ölümden sonra da yenilerini yaşayacağımız ve tüm bu hayatlarımız sırasında ektiğini biçme yasasının sürekli hükümran bulunduğunu göz önüne aldığınızda insanlar arasındaki eşitsizliğin nedenini de anlamış olursunuz. Böylelikle, ruhlar arasındaki seviye farklılıkları ile kader çeşitliliklerinin, önceki hayatların sonuçlarından ve ektiğini biçme yasasının doğurduğu sonuçlardan başka bir şey olmadığını görebilirsiniz.
Üçüncü aşamaya gelen öğrencileri artık gerçek bir inisiye olma vasfına ulaşmış kişilerdi. Üçüncü aşama Fisagor Inisiyasyonu'nda "Epifani" olarak isimlendirilmişti. Epifam kelime anlamı itibariyle yukarılardan aşağılan seyretmek demektir. Fisagor'un Öğretisi'nde bu safha, varoluşun bütünselliğini ruhsal düzeyde seyretme hali olarak nitelendirilmekteydi.
Bunun yolunu öğrencilerine şöyle açıklamaktaydı:
Kendini bil. Bu yolla Tanrılar alemini de bilirsin, işte size inisiye bilgelerin sırrı. Görünmez alemin sonsuz büyüklük ve ihtişamının içinde bu dar kapı vasıtasıyla nüfuz edebilmek için içimizde o arınmış ruha özgü olan vasıtasız iletişim yeteneğini uyandıralım. Kendimizi Kutsal Sayılar Bilimi'nin meşalesiyle teçhiz edelim...
Yeni bir okul ve yeni bir yönetim modeli
Fisagor'un kurmuş olduğu okul, inisiyatik bir okul olma özelliğinin haricinde aynı zamanda bilimsel bir akademi olma niteliğine de sahipti. Bu okulda inisiyatik çalışmalar, dinler tarihi ve insanın içsel gelişimi ile ilgili bilgilerin yanısıra fizik, matematik, astronomi, siyaset bilimi ve benzeri maddi bilimlere de ağırlıklı olarak yer veriliyordu. Fisagor bu bilimlere "insan bilgisinin tümünü kuşatan" anlamına gelen "Maîematalar" ismini vermişti. Bugün kullanılan matematik ismi bu sözcükten doğmuştur. İnisiyelerinin "Matematikçi" olarak nitelendirilmesi de bundan dolayıydı.
Fisagor kurduğu okulda, devlet yönetim biçimi ile ilgili ilk kez Orfe'nin ileri sürdüğü bir model üzerinde de yoğun olarak çalıştı. Bu yönetim biçiminin temeli ülkeyi yönetecek grubun inisiyatik bilgilere sahip kişiler arasından seçilmesi prensibine dayanıyordu.
Fisagor'un bu yönetim modelinden daha sonraları Eflatun da söz etmiştir. Eflatun "Devlet" isimli yapıtında yönetici sınıfın liyakata göre atamayla seçilen inisiyelerden oluştuğu bir yönetim modelinin, toplumda arzu adaleti yerine getirebileceğini ayrıntılarıyla anlatmıştır.
Fisagor'un açtığı okulu, küçük bir site devletinde yer almaktaydı. Bu nedenle ileri sürdüğü yönelim biçimini ilk kez burada uygulayabilirdi. Nitekim öyle de oldu. Site devleti içinde okulun gittikçe güç kazanması, belli bir süre sonra Fisagorculara bu imkanı sağladı.
Önceleri Aristoklar'dan yani zengin yurttaşlardan oluşan l000ler meclisince yönetilen Kroton, bu meclisin üzerinde yetkilerle donatılan 300 inisiyeden oluşan bir konsey tarafından yönetilmeye başlandı.
Yönetimin inisiyelerce gerçekleştirilmesi bir anda çok farklı bir yönetim biçiminin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu yönetimde öylesine büyük bir başarı elde edildi ki, Fisagorcu yapılaşma giderek Güney İtalya'nın diğer kentlerine ve Akdeniz'deki irili ufaklı adalara da sıçramaya başladı.
İlk başta 2000 Krotonlu'nun her zamanki yaşam biçimlerini terkederek, varlarını yoklarını bir nevi komün hayatına adayarak birlikte yaşamak üzere çoluk çocuk bir araya gelmesiyle başlayan bu yeni yönetim biçimi, bir süre sonra önü alınmaz bir şekilde başka yerlere de yayılmaya başlamıştı.
Diğer yörelerde de benzer yapılaşmalar başlamış ve hepsi merkezi Kroton'da bulunun Fisagor Okulu'yla dirket bağlantılı bir şekilde çalışmaya başlamışlardı. Fakat bu olumlu yönde ilerleyen yapılaşma, olumsuz tepkileri de üzerine çekmekte gecikmedi!...
Inisiyasyona dahil edilmeyenler, içine düştükleri kıskançlıkla, halkı sürekli olarak tahrik etmekte ve bu tarikatın halkı küçümsediği dedikodularını sürekli olarak yaptıkları küçüklü büyüklü toplantılarda yaymaya çalışıyorlardı. Bu dedikodular ilk başta küçük masumane şikayetlermiş gibi görünse de, zamanla büyük bir kinin ve tepkinin doğmasına neden oldu.
Bu kinin büyümesinde en önemli etken, bir zamanlar Fisagor Okulu'na girmek için müracat edip de, okula kabul edilmeyen Silon isimli kişi olmuştur. Bundan az önce bahsetmiştik.
Hatırlayacağınız gibi, Silon mabede kabul sınavlarında kendisiyle alay edildiğini zannederek büyük bir kinle mabedi terketmişti. Halk arasında yavaş yavaş başlayan söylentileri bu kişi iyice alevlendirmiş ve bu yolda Fisagorcular'a muhalif bir de kulüp kurmuştu. Halka yön veren ileri gelen kişileri de bu kulüpte toplamayı başaran Silon, sonunda bir ihtilâl girişimi için gerekli desteği bulmuştu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder