google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 FİSAGOR DÖNEMİ - 5

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

FİSAGOR DÖNEMİ - 5

Hiç yorum yok :
Arzu edilen mükemmelliyete ulaşmanın ise değişmez bir kuralı vardı: Arınmak... işte bu nedenle aday ne kadar çok inisiyatik sırla karşılaşırsa karşılaşsın, arınmasını gerçekleşti­remediği müddetçe bir üst aşama olan mükemmelliyet aşa­masına yükselememekteydi.

Fisagor "İlâhi Güçler"in sembolleri olarak tanımladığı mabetteki bu heykellerin sembolize ettiği gerçeklere, ancak arınmayla ulaşılabileceğini şu sözlerle aktarmaktaydı:

Varlığınız yani ruhunuz bir mikrokozmos, bir küçük evren değil midir? Ama o şu anda fırtınalar ve fazlalıklarla dolu bulunmakta­dır. Öyleyse orada birliği, ahengi gerçekleştirmek için arınmanız gerekmektedir. İlâhi Güçler sizin şuurunuz içine ancak o zaman inip dahil olacaktır. Ama onları davet etmek sizlere düşmektedir İnisiyasyon'da hedeflenen arınmayı gerçekleştirebilenler ezoterik zincirin ikinci halkasına alınırdı. Mükem­mellik adı verilen ikinci aşama Seres Mabedi'nde gerçekleştirilirdi. Çalışmalar çoğunlukla geceleri mabedin terasında gerçekleştirilmekteydi.

Bu aşamada dünyanın gizli tarihi, yaşanmış tufanlar, te­kamül devreleri ile ruhun ve maddenin karşılıklı tekamülü ile ilgili konular ayrıntılarıyla işlenmekteydi. Fisagor'un Öğretisi ruhsal tekamülle maddesel tekamü­lün birbirleriyle paralellik gösterdiğini ileri sürmekteydi. Bu öğretiye göre. Alemin yerküre açısından akılcı bir açıklaması­nı yapabilmek için, işe maddi tekamül ile başlamak gerekir. Çünkü alem bize kendisini öncelikle maddi yapısıyla göster­mektedir. Fakat bir de alemin görünmeyen kısmı vardır. Bunu ancak ruhsal algılama ile farkedebiliriz. Bu tekamül şekli bi­ze Evrensel Ruh'un maddedeki faaliyetlerini gösterirken, bi­zi yavaş yavaş sürükleyip maddenin dışından içine intikâl et­tirir. Fisagor evreni yüce bir canın hayattar kıldığı ve içine yü­ce zekanın nüfuz ettiği canlı bir varlık olarak tanımlamaktay­dı.

Fisagor öğrencilerine ruhsal ve maddesel tekamülde tekrar doğuşun nasıl işlediğini ise şu cümlelerle anlatmaktaydı: Birçok hayatlar yaşadığımız, ölümden sonra da yenilerini yaşayacağımız ve tüm bu hayatlarımız sırasında ektiğini biçme ya­sasının sürekli hükümran bulunduğunu göz önüne aldığınızda insanlar arasındaki eşitsizliğin nedenini de anlamış olursunuz. Böylelikle, ruhlar arasındaki seviye farklılıkları ile kader çeşitlilik­lerinin, önceki hayatların sonuçlarından ve ektiğini biçme yasasının doğurduğu sonuçlardan başka bir şey olmadığını görebilirsiniz.

Üçüncü aşamaya gelen öğrencileri artık gerçek bir inisiye olma vasfına ulaşmış kişilerdi. Üçüncü aşama Fisagor Inisiyasyonu'nda "Epifani" olarak isimlendirilmişti. Epifam kelime anlamı itibariyle yukarılardan aşağılan seyretmek demektir. Fisagor'un Öğretisi'nde bu safha, varoluşun bütün­selliğini ruhsal düzeyde seyretme hali olarak nitelendirilmek­teydi.

Bunun yolunu öğrencilerine şöyle açıklamaktaydı:

Kendini bil. Bu yolla Tanrılar alemini de bilirsin, işte size inisiye bilgelerin sırrı. Görünmez alemin sonsuz büyüklük ve ihtişamının içinde bu dar kapı vasıtasıyla nüfuz edebilmek için içimizde o arınmış ruha özgü olan vasıtasız iletişim yeteneğini uyandıra­lım. Kendimizi Kutsal Sayılar Bilimi'nin meşalesiyle teçhiz ede­lim...

Yeni bir okul ve yeni bir yönetim modeli

Fisagor'un kurmuş olduğu okul, inisiyatik bir okul olma özelliğinin haricinde aynı zamanda bilimsel bir akademi olma niteliğine de sahipti. Bu okulda inisiyatik çalışmalar, dinler tarihi ve insanın içsel gelişimi ile ilgili bilgilerin yanısıra fizik, matematik, astronomi, siyaset bilimi ve benzeri maddi bilimlere de ağırlıklı olarak yer veriliyordu. Fisagor bu bilimlere "insan bilgisinin tümünü kuşatan" anlamına gelen "Maîematalar" ismini vermişti. Bugün kullanılan matematik ismi bu sözcükten doğmuştur. İnisiyelerinin "Matematikçi" olarak nitelendirilmesi de bundan dolayıydı.

Fisagor kurduğu okulda, devlet yönetim biçimi ile ilgili ilk kez Orfe'nin ileri sürdüğü bir model üzerinde de yoğun olarak çalıştı. Bu yönetim biçiminin temeli ülkeyi yönetecek grubun inisiyatik bilgilere sahip kişiler arasından seçilmesi prensibine dayanıyordu.

Fisagor'un bu yönetim modelinden daha sonraları Efla­tun da söz etmiştir. Eflatun "Devlet" isimli yapıtında yöneti­ci sınıfın liyakata göre atamayla seçilen inisiyelerden oluştu­ğu bir yönetim modelinin, toplumda arzu adaleti yerine getirebileceğini ayrıntılarıyla anlatmıştır.

Fisagor'un açtığı okulu, küçük bir site devletinde yer al­maktaydı. Bu nedenle ileri sürdüğü yönelim biçimini ilk kez burada uygulayabilirdi. Nitekim öyle de oldu. Site devleti içinde okulun gittikçe güç kazanması, belli bir süre sonra Fisagorculara bu imkanı sağladı.

Önceleri Aristoklar'dan yani zengin yurttaşlardan oluşan l000ler meclisince yönetilen Kroton, bu meclisin üzerinde yetkilerle donatılan 300 inisiyeden oluşan bir konsey tarafın­dan yönetilmeye başlandı.

Yönetimin inisiyelerce gerçekleştirilmesi bir anda çok farklı bir yönetim biçiminin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu yönetimde öylesine büyük bir başarı elde edildi ki, Fisagorcu yapılaşma giderek Güney İtalya'nın diğer kentlerine ve Akde­niz'deki irili ufaklı adalara da sıçramaya başladı.

İlk başta 2000 Krotonlu'nun her zamanki yaşam biçim­lerini terkederek, varlarını yoklarını bir nevi komün hayatına adayarak birlikte yaşamak üzere çoluk çocuk bir araya gel­mesiyle başlayan bu yeni yönetim biçimi, bir süre sonra önü alınmaz bir şekilde başka yerlere de yayılmaya başlamıştı.

Diğer yörelerde de benzer yapılaşmalar başlamış ve hepsi merkezi Kroton'da bulunun Fisagor Okulu'yla dirket bağlan­tılı bir şekilde çalışmaya başlamışlardı. Fakat bu olumlu yönde ilerleyen yapılaşma, olumsuz tep­kileri de üzerine çekmekte gecikmedi!...

Inisiyasyona dahil edilmeyenler, içine düştükleri kıs­kançlıkla, halkı sürekli olarak tahrik etmekte ve bu tarikatın halkı küçümsediği dedikodularını sürekli olarak yaptıkları kü­çüklü büyüklü toplantılarda yaymaya çalışıyorlardı. Bu dedi­kodular ilk başta küçük masumane şikayetlermiş gibi görün­se de, zamanla büyük bir kinin ve tepkinin doğmasına neden oldu.

Bu kinin büyümesinde en önemli etken, bir zamanlar Fi­sagor Okulu'na girmek için müracat edip de, okula kabul edilmeyen Silon isimli kişi olmuştur. Bundan az önce bahset­miştik.

Hatırlayacağınız gibi, Silon mabede kabul sınavların­da kendisiyle alay edildiğini zannederek büyük bir kinle ma­bedi terketmişti. Halk arasında yavaş yavaş başlayan söylentileri bu kişi iyice alevlendirmiş ve bu yolda Fisagorcular'a muhalif bir de kulüp kurmuştu. Halka yön veren ileri gelen kişileri de bu kulüpte toplamayı başaran Silon, sonunda bir ihtilâl girişimi için gerekli desteği bulmuştu.

1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder