Zihninden geçmesine engel olamadığı bu sorular her geçen gün gittikçe içini daha da Fazla kemirmeye başlıyordu...
Ancak onun fark etmediği ve bilmediği bir şey vardı. Kendisine kayıtsız kaldığını zannettiği mürşitleri sürekli olarak onu telepatik olarak izlemekte ve geçirdiği ruh hâllerini takip etmekteydiler. îşte böyle anlarda onu izleyen mürşitleri ona iç enerjisini ve ilhamını kuvvetlendirici manyetik enerjiler yollayarak, içine düştüğü kabuslardan kurtulmasına yardımcı olmaktaydılar. Bu yardımlar sayesinde, olup bitenleri daha iyi anlamaya başlıyordu. Kendisine kendisinin haberi bile olmadan yollanan bu manyetik enerjiler sayesinde, en zor anlarında birden bire kendisine gelerek, iç sıkıntılarından bir anda arınıveriyordu.
İç Aydınlanma Anları
Bu psişik yardımlar aynı zamanda sezgilerinin de daha güçlenmesine zemin hazırhyordu. Ve bu sayede bir zamanlar kendisini eğiten rahiplere sorduğu pekçok sorunun cevabına, kendi içinden gelen seslerle ulaşabiliyordu.
Böylelikle daha önce sorduğu tüm sorulara niçin rahiplerce "bekle ve çalışmana devam et" dendiğini daha iyi anlamaya başlıyordu. Çünkü aradığı cevapların dışardan değil, kendi içinden çıkıp geldiğini görüyor ve bu da kendisine olan güveninin artmasına neden oluyordu.
Mabede girebilmek için maruz bırakıldığı çetin sınavların sembolik anlamlarını da işle bu "iç aydınlanma anları"nda çok daha iyi anlayabiliyordu. Mabede giriş sınavında yaşadıkları mabette daha sonra yaşayacaklarının tam bir özetiydi...
Sınav sırasında içine düşmekten kıl payı kurtulduğu kapkaranlık uçurumun daha sonra içine düşeceği çelişkilerin sembolü olduğunu şimdi çok iyi anlıyordu. Şurası bir gerçek ki, sınavda karşılaştığı o karanlık dipsiz kuyu bile, şimdi zaman zaman yaşadığı o şüphe ve korkuların yanında daha aydınlık kalmaktaydı...
İçinden geçtiği ateş de onu şimdi yakan ihtiraslarından daha az korkunç görünmekte ve içine atlamak zorunda kaldığı o soğuk ve karanlık su bile, ona içini doldurup kendisini sıkboğaz eden şu şüpheden daha az soğuk gelmekteydi.
22 Sırrın Gizemi
Sınav gecesi kendisine yeraltı mahzenlerinde anlamlarının açıklandığı o gizemli yirmi iki sırrı sembolize eden heykellerin aynıları, bu kez mabedin bir salonunda iki sıra halinde tekrar karşısına çıkmıştı. ''Sırlar Öğretisi"nm henüz daha eşiğindeyken kendisine son derece üstü kapalı bir şekilde anlatılan bu sırlarla ilgili daha sonra tek bir söz bile edilmemişti.
Bunlarla ilgili ne zaman bir soru soracak olsa neredeyse azarlanırcasına itilip kakılmış ve tek bir açıklama bile alamamıştı. "Bekle ve gör" denmişti her seferinde... Evet... "Bekle ve gör..." Bunun artık bir sabır işi olduğunu gayet iyi anlamaya başlamıştı.
Sabretmeden, fazlalıklarını terk etmeden ve arınmadan sırlarla karşılaşamayacaktı... Bunu açıkça kendisine söylememişlerdi ama o içe doğuş anlarında edindiği en önemli bilgilerden biri bu olmuştu. Zamanı gelmeden sırlarla temas etmesi mümkün değildi.
Peki ne kadar bir zamana ihtiyacı vardı? En çok merak ettiği şeylerin başında bu geliyordu. Buna ne kendi içinden, ne de mürşitlerinden bir cevap alamıyordu. Demek ki bunun için de beklemesi gerekmekteydi.
Aklı sürekli olarak o yirmi iki sırra ve temsil ettiği heykellere takılıp kalıyordu. Eğer bunlarla ilgili bilgiler üstü örtülü de olsa geçtiği sınavın sonunda kendisine açıklandıysa ve bu sınav aynı zamanda geçeceği inisiyasyonun saflıalannı anlatan sembolik bir bilgiye de sahipse, o halde ortaya şöyle bir sonuç çıkmaktaydı:
Belki de edineceği sırların temelini oluşturan bu yirmi iki sırrm gerçeğine inisiyasyonun ancak sonunda ulaşabilecekti. Bunu anlaması oldukça uzun bir süreye malolmuştu ama artık çok iyi biliyordu ki, bunlar Mısır İnisiyasyonu'nun temellerini oluşturmaktaydı. Ve bu sırların neler olduğunu anlayabilmesi için inisiyasyonun tamamını kat etmek gerekiyordu. Burada da sabır, karşısına dikilmişti... Sabretmeli ve beklemeliydi. Ve bu arada sabretmeyle ilgili de bir şeyler keşfetmeye başlamıştı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder