google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 EFLATUN (PLATON) DÖNEMİ - 4

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

EFLATUN (PLATON) DÖNEMİ - 4

Hiç yorum yok :
Sizi bir zulmet alanı gibi sarıp sarmalamakta olan uyku, rüyala­rınızı da günlerinizide alıp götürmektedir. Tıpkı gözden dalga dalga kaybolup giden kalıntılar gibi.. Fakat ötelerde ebedi ışık mekânı yayılıp gitmektedir. Persefon yardımcınız olsun ve zul­met nehrini geçip Semavi Demeter'e nasıl ulaşılacağını size öğ­retsin.

Mabede yeni kabul edilmiş adaylar da bu törene alınır fa­kat bu ayini sadece bir tiyatro gibi dışarıdan izlemelerine müsade edilirdi.

Ayine katılan rahipler yarım daire oluşturmuş bir şekilde küçük sırların açıklanacağı inisıye adaylarının çevresini kuşat­maktaydılar. Bu grubun içinde bulunan mabedin kabinesi bir adım öne çıkarak son bir ikazda bulunurdu. Bu aynı zamanda töreni izlemekte olan yeni adaylara da bir uyarı anlamı taşı­maktaydı:

Az sonra mabedimizin küçük sırları sizlere açıklanacak. Fakat sırlara saygısızlık etmek için gelmiş olanların vay haline!... Mabedemizin koruyucu Tanrıçası onları tüm yaşamları boyunca iz­leyecek ve avını karanlıklar aleminde de elinden kaçırmayacaktır!...

Mabede yeni katılanların izledikleri bununla kısıtlıydı.. Çünkü bundan sonra yaşanacakları görmelerine izin verilme­mekteydi. Ayinin bundan sonraki bölümüne, bir yıl süren ça­lışmalardan sonra hak edebilenler şahit olabilmekteydi. Küçük Sırlar'ın açıklanacağı grup avludan alınıp, mabe­din içinde ayinin düzenleneceği salona getirilirken, avluda kalanlara, içeride yaşananların temsili olarak canlandırıldığı bir tiyatro seyrettirilmekteydi.

İçeride ruhsal irtibata dayalı ritüel gerçekleştirilirken dı­şarıda kalan mabedin çömez adaylan, rahipler tarafından sah­neye konulan bu tiyatroyu izleyerek içeride olanlar hakknıda bir bilgi sahibi olabiliyorlardı.

Bu tiyatro oyunundaki Tanrı ve Tanrıçalar'la konuşma sahnelerinin gerçeği, içeride ruhsal irtibatla gerçekleştirilen çalışmalara karşılık gelmekteydi. Dış halkaya seyrettirilen ti­yatronun ana temasını, öz bakımından mükemmel bir yapıya sahip olan ruhun, dünyaya doğduktan sonra girdiği şuursuz halinin sembolik bir tasviri oluşturmaktaydı.

Tiyatro, Hermes rolüne bürünmüş rahibin şu sözleriyle noktalanıyordu:

— Şuuru kararmı ş durumda bulunan ey yeni mürit­ler... Seyretmiş olduğunuz bu öykü sizin öykünüzdür . Şu sözü aklımzdan hiç çıkartmayın ve üzerin­de; derin derin düşünün:

Bedenleniş olgusu, hayatlar varlıkları ölüler haline dönüştüren feci bir yıkımdır. Bir zamanlar siz gerçek hayatı yaşamıştınız. Ama sonra, esrarlı bir cazibeye kapılıp yerküresel uçurumun içi­ne düştünüz ve bedenin esareti altına girdiniz. Şu anda içinde bulunduğunuz haliniz mukadder bir rüyadan başka bir şey değil­dir. Gerçek anlamda sadece geçmiş ve gelecek mevcuttur. Ken­dinizi hatırlamaya ve yarınlarınızı görmeye gayret ediniz.

İçerdekilere bizzat yaşatılarak, dışardakilere ise bir tiyat­ro sahnesinde izlettirilerek gösterilen "Küçük Sırlar" bu şe­kilde rahip adaylarına aktarılmış oluyordu. Bu ayinsel tören her yıl düzenleniyordu. Buna karşılık Büyük Sırlar kutlamaları ise beş yılda bir yapılmaktaydı. Buradan da Küçük Sırlar aşamasının bir, Büyük Sırlar aşamasının ise dört yıl sürdüğü­nü anlıyoruz.

Toplam beş yılllık bir eğitimin ardından düzenlenen Bü­yük Sırlar kutlamaları tam dokuz gün sürmekteydi. Tören, oluşturulan kortejin Atina ile Elözis arasında bu­lunan çeşitli yerleşim birimlerini dolaşmasıyla başlardı. Ken­di yerleşim birimlerinden geçen korteji halk, büyük bir sev­giyle ellerinde meşalelerle karşılardı.

Sekizinci günün sonunda Elözis mabedine geri dönen kortejdeki Büyük Sırlar aşamasını bitirecek olan rahiplere bi­rer asa ve içinde sırların anahtarı bulunduğu söylenilen mü­hürlenmiş bir sepet hediye edilirdi. Fakat bu sepetin mührünü inisiyasyonun üçüncü aşamasını bitirinceye kadar inisiye adaylarının açmasına izin verilmezdi.

Fisagor Okulu'nun ikinci aşaması ile birlikte inisiye adaylarının parapsişik yeteneklerinde önemli gelişmeler olur­du. Durugörü, astral seyahat gibi fenomenleri rahatlıkla gerçekleştirebilen inisiye adaylarından asıl beklenen, ilham al­maya başlamasıydı. Yani kendi başına üst ruhsal planlardan ve kendi serbest şuurundan bilgi çekip bunu aktarabilecek duruma gelmesi hedeflenmekteydi.

İnisiye adayının üst planlarla bu teması başladığında, öğ­rencide birtakım değişiklikler meydana gelirdi ki, bu değişim inisiyatörlerince derhal farkedilirdi. Bu, inisiye adayının, adaylıktan gerçek bir inisiye safhasına geçmiş olduğunun göstergesiydi. Artık o da inisiyatörleri gibi, o büyük zincirin bir halkası olmuş demekti. Eflatun bu aşamayı mağaradan çıkış olarak sembolize etmiştir.

Kuşkusuz ki, diğer inisiyasyonlarda olduğu gibi Eflatun'un Öğretisi de hayli zorlu bir yolda yürünmekle anlaşılabilmekte ve sırlara ancak bu zorluklara katlanabilenler ulaşa­bilmekteydi. Zaten Eflatun da bizzat bu zorluğu kendisi şöyle dile getirmişti:

Dünyada yaşarken ıstırap insanlara merhameti öğretir. Burada karşılaşacağınız zorluklar ise, size sırlar bilgisini öğretecektir. İşte bu nedenle, Eflatun'un rahipleri "Işığa kavuşabil­mek için karanlığa meydan okumak gerekir'' diyordu.

1 | 2 | 3 | 4

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder