Yaşadığı büyük cezbe ve aşk, gördüğü mükemmelliyeti ifade eder. Görmüş olduğu Diyonizos ise, kendi ilâhi benliğinden başkası değildi. Böylelikle en büyük sırrın kendi içinde saklı olduğunu farketmişti... O andan itibaren büyük bir değişim içine girdiğini, yine efsanede anlatılan çiçeğe dönüşme motifinden anlamaktayız.
Diyonizos Sırları'nın altında yatan gerçek de işte bu efsanede aktarılan gizli bilgiye dayanmaktadır. Orfe'nin ve daha sonra da Fisagor'un peşinde koştuğu ana bilgi işte buydu: Kalplerde gizlenmiş olan Diyonizos'u uyandırmak...
Yunan Mitolojisi'ne Eflatun vasıtasıyla girmiş olan Narsis Efsanesi'nin perde arkasında işte böyle bir ezoterik bilgi vardır. Yunan Mitolojisi'nde kalpte uyuyan Tanrı Diyonizos'un Mısır Mitolojisi'ndeki karşılığı Horus'tur. Yunan'da Diyonizos, Mısır'da ise Horus sembolleri, insanın içindeki ilâhi gücün ve insanın ilâhi bir kökene sahip olduğunun mitolojik anlatımlarıdır. Yani İnisiyasyonda ortaya çıkartılması hedeflenen insanın içindeki ilâhi gücün mitolojilerdeki yansımalandır.
Bu sırrın İslâm Felsefesi'nde de dile getirilmiş olduğunu yurtdışındaki bazı yazarlar da farketmişlerdir. Örneğin, ünlü ezoterizm araştırmacısı Frithjof Schuon kalpteki Tanrı sembolünün İslâm Felsefesi içinde de bulunduğunu şu sözlerle dile getirmiştir:
"Yere, göğe sığmam da, mümin kulumun kalbine sığarım" şeklindeki Hadis-i Kutsi işte bu husus dile getirmektedir.
Kur'an-ı Kerim'de de "Biz size şah damarınızdan da yakınız" ayetiyle bu konuya yer verilmiştir.
Eflatun'un Felsefesi
Eflatun kendisinden sonraki birçok felsefi akıma yön verdiği için Eflatun'un inisiyatik öğretisine ait bilgiler çoğunlukla "Eflatun Felsefesi" adı altında değerlendirilmiştir. Ancak bu bilgilerin halka açık olan bölümle ilgili bilgiler olduğunu göz önünde tutmak gerekir. Halka açıklanabilecek bilgileri ele aldığı kitaplarının büyük bir bölümü günümüzde çeşitli dillere çevrilerek yayınlanmış durumdadır.
Eflatun ruhun tekrar bedenlenmesi ve ruhsal tekamül konularına "Le Banquet" ve "Fedon" isimli yapıtlarında yer vermiştir.
İnsanın Dünya'ya doğuşu ile ilgili felsefi yorumunu bir benzetmeyle şöyle anlatmıştır: "İnsanın Dünya'ya gelişi, dalganın kıyıya vurması gibidir. Gelir ve geri döner."
Atlantis hakkında ilk kez bir kitap yazan kişi olarak da Eflatun tarihe geçmiştir. Mısır'da öğrendiği ve o dönem için bir sır olarak saklanan bu konu hakkında ilk kez bir inisiye bu kadar açık bilgiler vermiştir.
Ancak tüm araştırmacıların üzerinde birleştiği gibi Atlantis hakkındaki bu anlattıkları, Mısır'da kendisinin öğrenmesine izin verilen kadarıyla kısıtlıdır. Büyük bir ihtimalle Eflatun'un bazı sırları açıklayabileceği kaygısıyla daha fazla bilgi kendisine verilmemiş olabilir. Eğer bu konuda daha ayrıntılı bilgi kendisine verilmişse de, o dış halkaya açıklanmasında sakınca olmayan kısmını açıklamıştır.
Ancak birçok araştırmacı, Eflatun'un Mısır İnisiyasyonu'nun sonuna kadar gelemediği için bu konuda da birçok sırrın kendisinden Mısırlı rahiplerce saklanmış olabileceği ihtimali üzerinde birleşmişlerdir. Bizim de kanımızca sadece bu konuyla ilgili değil, daha pekçok sır kendisine açıklanmamıştır. Edindiği bilgilerin büyük bir bölümünü Fisagorculardan aldığını tahmin etmekteyiz. Zaten Fisagorcular'dan en fazla etkilenen filozofların başında Eflatun'un sayılması da bunun bir göstergesidir.
Tabii şunu da vurgulamak gerekir ki, bir bilginin nereden edinildiğinin hiç bir önemi yoktur. Yeter ki, o bilgiye ulaşılabilmiş olsun. İster Mısırlı rahiplerden, ister Fisagorcular'dan...
Eflatun'un dünya üzerinde en çok okunan kitabı "Devlet" olmuştur. Fisagor'la ilgili bölümümüzde de söylemiş olduğumuz gibi, bu konuyla ilgili bilgilerini de Eflatun Fisagorcular'dan almış ve bunu kendi tarzında yeniden yorumlamıştır. Ama bu meselenin özü öncelikle Mısır'a ve sonra da sırasıyla Orfe ve Fisagor'a kadar uzanır.
"Devlet" isimli kitabının ana konusu, dünya üzerinde uygulanabilecek ideal yönetim biçimiyle ilgilidir Bu yönetim biçiminin temeli, devleti ve vatandaşları yönetecek kişilerin mutlak surette inisiyatik bilgilere sahip olması gerektiği fikrine dayanır.
Bunu için de genç kızların ve genç erkeklerin küçük yaştan itibaren devlet tarafından iyi bir eğitimden geçirildikten sonra, bunlar arasında başarılı olanların seçilip ezoterik öğretiyle donatılması gerektiğini ayrıntılarıyla anlattıktan sonra, bu yetişen kişiler arasından yöneticilerin seçilmesi gerektiğini açıklar.
Eflatun bu konuda ilginç bir fikre daha sahiptir. Bu fikri yönetici sınıfın ülke yönetiminde bir rant elde etmesini önlemeye yöneliktir. Bu yöneticilerin kesinlikle özel toprakları, kendisine ait evleri ve altınlarının olmaması gerektiğini. sadece geçinebilecekleri kadar sabit bir maaşın bu kişilere bağlanması gerektiğini söyler. Bu konuda o kadar ince düşünmüştür ki, bu kişilerin kendi çoluk çocuğuna bir ayrıcalık sağlayabilme ihtimaline karşı, üst düzey yöneticilerin mümkünse evli olmayanlar arasından seçilmesinin daha da iyi sonuçlar getireceğini de ileri sürer.
Adalet ve fırsat eşitliği konusunda hayli titiz davranan Eflatun, bu özelliğini bu konuda da son derece radikal bir şekilde ortaya koymuştur.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder