google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 antik mısır medeniyeti ve gizemleri

antik mısır medeniyeti ve gizemleri

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

KUTSAL GEOMETRİ VE GİZA PİRAMİTLERİ - 3

1 yorum :
Büyük Piramit'in yeri ve boyutları hakkındaki ipuçları, Dünya'nın tam sayı oranları olduğunu söylediğimiz geometrisinde yatmaktadır. Büyük Piramit'in yapısında kullanılan ölçü birimi, Kraliyet Kübiti idi. Temeldeki kenarların her biri 440 Kraliyet Kübiti uzunluğundadır. 220 Kraliyet Kübiti -piramidin bir kenarının yarısı- boyutunda bir ızgara kalıbı Giza Platosu'na uygulandığında, Kefren ve Menkar Piramidi'ne ve hatta Sfenks'e hemen uymaktadır.

Bu, her bir piramidin oranlarında bulunan güçlü sayıları kullanan basit bir tasarımdır. Kefren Piramidi'nin köşegen ilişkisinde neden Büyük Piramit'den sapmış olduğunu hemen açıklamaktadır ve bu nokta Bauval ve Gilbert tarafından The Orion Mystery adlı kitaplarında Orion yıldız kuşağıyla bağlantı olarak vurgulanmıştır.

Şimdi Kefren Piramidi'nin güney ve doğu kenarlarının ızgaraya mükemmelen uyduğu görülebilir. Köşegenin tam olarak uymamasının nedeni, Kefren Piramidi'nin Büyük Piramit'den biraz daha küçük bir planla yapılmış olmasıdır. Kefren Piramidi, 412.5 kübitkaredir ve bu da onu Büyük Piramit'in tam olarak 15/16'sı kadar yapmaktadır. Dahası, Kefren Piramidi'nin konumunu belirleyen iki ızgara çizgisi, üç piramidin hepsini kapsayan daha geniş bir ızgara karesinin altın anlam oranıdır.

Sfenks'in göğsü ve yüzü, Büyük Piramit'in doğu kenarının tam olarak iki kare doğusuna düşmekte, sağ pençesi piramidin kuzeydoğu ucuyla bir yay üzerine düşmektedir; ki, bu yay altın anlam oranına uymaktadır. Menkar Piramidi'nin kuzey kenarı ızgaraya uyarken, kuzeybatı pozisyonu ızgaranın kuzey-güney çizgilerinden birinin merkezine oturmaktadır. Bu anıtların pozisyonları, hiç şüphesiz bütün Giza Bölgesi'ndeki tasarımın bilinçli yapıldığını göstermektedir.

Ayrıca, 220 Kraliyet Kübiti'nin ızgara karelerinin temelini oluşturması da beni şaşırttı. Çünkü bir furlongun 220 yarda ettiği bir gerçektir. Bir milde sekiz furlong vardır ve sekiz ızgara karesi ekvator çizgisinin yarım dakikası kadardır. Bu noktada antik ölçü birimleriyle orantılar arasında bir bağlantı olup olmadığını merak etmeye başladım.

Giza Ziyareti

Şubat I996'da, ızgara kalıbı teorimi test etmek için Mısır'a geri döndüm. Yapılan gezmenin, haritalarda göremeyeceğiniz özellikleri ortaya çıkaracak detaylı bir yöntem olduğuna daima inanmışımdır. Izgaranın güneydoğu köşesi, Kefren Piramidi'nin konumuyla ilgili anahtardı. Buranın, hem Kefren hem de Menkar'ı geniş açıdan görebilen bir plato olduğunu keşfettim; oysa Keops'un görüntüsü tepecikler yüzünden engelleniyordu. Ama bu aşılamayacak bir sorun değildi. Gözlem kutupları bu zorluğu aşmak için yeterli olacaktı.

Giza piramitlerinde kullanılan geometri ve matematiği inceleme fikri, Marlborough Downs'da bulduğum şekillerden kaynaklandı. Bir ızgara kalıbı kullanma fikri ise antik Mısır sanatçıları ve heykeltraşlanndan geliyordu. Şimdi, Mısır'dan öğrendiğim şeylerin Marlborough Downs'daki şekiller hakkında bizi aydınlatıp aydınlatmayacaklarıydı.

Marlborough Downs Izgarası

Büyük Piramit'e uyan 7:11 oranlı ızgarayı bulduktan sonra, bunu Marlborough Downs'daki şekillere uyguladım. Diğer bir deyişle, bulduğum temel piramit şeklini onbir eşit parçaya böldüm ve bunu bütün bölge için bir ızgara kalıbı belirlemek için kullandım. Izgaranın her bir kare kenarının bir kilometrenin üzerinde bir uzunluğa sahip olduğu açıktır.

Tahmin ettiğim gibi, St. Michael hattı merkez çizginin iki kare kuzeyine doğru devam ediyordu. Ancak, Winterbourne Monkton'daki kilise, Ridgeway'deki kavşak ve Devlerin Mezarı dışında, doğu dairesindeki hiçbir yapı ızgaraya tam olarak uymuyordu.

İlk bakışta, batı dairesi daha umut verici görünüyordu. Bishop Cannings, Calstone Wellington, Compton Bassett'deki kiliseler, Morgan Hills'deki şekiller ve hatta Cleavancy Hill'deki tümüli, hepsi ızgaraya oturuyordu; onüç yapıdan tam beş tanesi. Bu tesadüflere karşın, bir ızgara kalıbı kullanıldıysa bile bu kullanılmış olan tek yöntem değildi. Yeterli sayıda yapı buna uymuyordu. Izgara kalıbı dışında saf geometriye dayanan başka gözlem yöntemleri de kullanılmış olmalıydı. Bunun başarılabileceği başka bir yol bulmaya başladım.

Cevabın, geometri terimleriyle, Marlborough Downs'daki şekiller ve Mısır'daki Büyük Piramit arasındaki göstermiş olduğum bağlantıda saklı olduğunu hissediyordum. Ama bu yaratımlar birbirlerine nasıl bağlanıyorlardı? Mısırlı yöneticiler İngiltere'yi bu yeryüzü şekillerini oluşturmak için ziyaret etmiş olabilirler miydi? Ya da daha çılgıncası, İngiltere'nin Neolitik sakinleri Mısır'a giderek piramitleri inşa eden Mısırlı mimarları mı kiralamışlardı? Bir sonraki adımım, iki kültür arasındaki gizli bağlantıları aramaktı.
1 | 2 | 3

MISIR PİRAMİTLERİ - 2

Hiç yorum yok :
Antik Mısırlılar, ölen kişinin dünyadayken yaptıkları için yargılanmak üzere Osiris'in karşısına çıktığına inanırlardı. Bu sınavı aşarlarsa, cennette kalmalarına izin verilirdi ama aşamazlarsa timsaha dönüştürülürlerdi. Bu yargılama sahnesi mezarlarda sık sık resimlenmiştir ve "kalbin tartılması" töreni olarak bilinir.

Osiris miti, birçok şekilde yorumlanabilir. Bazı araştırmacılar Osiris ve İsis'in gerçek insanlar olabileceğini söylemişlerdir. Sembolik bir yönden bakıldığında doğamızın Seth ile simgelenen maddiyatçı yönüyle Osiris ile simgelenen ruhsal yanı arasındaki fark gösterilebilir.

Mısır hanedanlığında firavun Horus'un insan bedeninde enkarne olmuş hali olarak görülür, düzensizlik ve kaosun güçleriyle savaştığına inanılırdı. Bilinen en eski tabletlerden birinde -1. Hanedanlık döneminde Yukarı ve Aşağı Mısır'ın birleştiği dönemlerden kalan Narmer tableti- Horus kralın üzerinde uçarken resmedilmiştir.

Piramit Üçlemesi

Ahmed Fayed'in evinin düz çatısında bir akşam otururken, bu anıtların büyüklüğündeki sembolizmi farkettim. Bir akşam güneyinin ışığına doğru bakıldığında, üç piramidin de gövdesinin siluetleri net bir şekilde görünüyordu. Büyük ve hemen hemen aynı boyda olan ikisinin yanındaki üçüncü oldukça küçük kalıyordu. Aniden, üç piramidin Heliopolis'deki üç tanrı inancını temsil etmek için yapılmış olabileceğini farkettim: Osiris, İsis ve Horus; baba, anne ve oğul.

Güneş ufukta kaybolurken, güçlü bir duyguyla dolduğumu hissettim. Oturduğum yerden bakıldığında, sağımda kalan Büyük Piramit'in içindeki tahtından Osiris bana gülümsüyordu. Solumdaki küçük Menkaure Piramidi'nin üzerinde şahin başlı tanrı Horus uçuyordu. Ve İsis, ilahi kanatlarını Kefren Piramidi'nin üzerinde baba ve oğulun arasında bir bağlantı oluşturacak şekilde açmıştı. Pekala, bu kavramı desteklemek için gerçek bilgiler yok. Bir adanma törenine ait herhangi bir bilgi yok. Olduysa bile, ünlü İskenderiye Kütüphanesi'ni yokeden yangının alevlerinde ortadan kalkmış olmalı. Ama kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı demek değildir. Osiris, İsis ve Horus ile Giza'daki üç piramit arasındaki bağlantıya bu bölümün sonunda tekrar döneceğim.

Piramitlerin Boyutları ve Yapıları

Giza'daki piramitleri saran çok fazla gizem vardır. Ancak Büyük Piramit'in nasıl inşa edildiğine dair hâlâ bir bilgi bulunmamaktadır. Yapısı, 2.5 ton ağırlığındaki taş blokların 146 metre yüksekliğindeki anıtın tepesine çıkartılmasını gerektirmektedir. Bu konuda bir dizi teori ortaya atılmıştır. Bilim adamları rampaları ve makaraları savunmaktadır. Psişikler, ses veya başka bazı gizemli güçler yoluyla taşların hareket ettirildiği tuhaf yöntemler ortaya atmaktadır. Bunlar kağıt üzerinde doğru görünebilir. Ama rampalar kullanmanın uygulamada bazı sorunlar çıkaracağı kesindir. 1880'lerdeki piramit araştırmalarında otorite kabul edilen Sir Flinders Petrie, rampalar kullanarak taşları yukarı taşımanın, piramidin kendisi kadar malzeme gerektireceğini düşünmüştür. Bunun ne kadar olabileceğini bulmak için, Napolyon Giza'daki piramitlerde bütün Fransa'nın etrafında 3.7 metre yüksekliğinde ve 0.3 metre kalınlığında bir sur örmek için yeterince taş olduğunu hesaplamıştır. O halde, bir rampa kııllanıklıysa, kullanılan o kadar malzeme nereye gitmişti? Bu asla bulunamadı.

Ama şimdi bildiklerimizi bir kenara atarak, piramitlerin bildiğimiz tam orantılarına bakalım; özellikle de Büyük Piramit'in. Bu, antik dünyanın en çok araştırılan anıtıdır.

Büyük Piramit'in Ölçüleri

Büyük Piramit, kenarları pusulanın dört temel yönüne uzanan neredeyse tam bir karedir; kuzey, güney, doğu ve batı. Azami sapma 0.058 derece veya 3.5 dakikadır. En doğru araştırmalardan biri, 1925'de J.H. Cole tarafından yapılmıştır. Bize aşağıdaki plan ölçülerini sunmaktadır:

Güney kenarı = 230.454 metre (6 milimetrelik sapma olabilir)
Kuzey kenarı = 230.251 metre (10 milimetrelik sapma olabilir)
Batı kenarı = 230.357 metre Doğu kenarı = 230.391 metre

Dört kenarın uzunluğunu topladığımızda, 921.453 metrelik uzunluğu bulmaktayız. Ekvator'daki her bir derecelik enlem, 110,573 metredir ve bu da her bir dakikalık kavisin 1842.88 metre olduğu anlamına gelir. Bu Büyük Piramit'in çevresinin neredeyse tam olarak iki katıdır (921.453 x 2 = 1842.906 metre). O halde, dört kenarın toplamı bir ekvator enleminin yarısı demektir. Hata payı sadece onüç milimetredir. Böylesine bir doğrulukla, bir bağlantı olduğu kabul edilebilir.

Piramit tamamlandığında yüksekliği 146.59 metreyi bulmaktaydı. Üst kısımları şu anda kayıp olduğundan şu anda 9.5 metre kadar kısalmıştır. Ama ilk inşa edildiğinde, Büyük Piramit'in yükseklik oranı 7:11'di. Bu oranın bazı önemli geometrik özellikleri vardır. Hem pi (Fi) hem de Yunan harflerinden biri olan Phi (Ø) işaretinin, yani altın anlamın formülüdür.

Phi ve Pi

Altın anlam orantısı, Yunan mimarisinde yaygın biçimde kullanılan geometrik bir yapıdır. Ayrıca bir İtalyan matematikçisi olan Fibonacci'nin adını almış olan bir sayı dizisinin doğal oranıdır. Bu seri, bir önceki sayının toplamını vererek şöyle devam eder: l, 1,2, 3, 5, 8, 13, 23, 34, 55, 89, 144... (Örneğin; 1+1 = 2; 2+1 = 3; 3+2 = 5 vs.). Doğal dünyada, bu seri diğer şeyler arasında ayçiçeğinin spiral çekirdek kalıbında görülebilir. Sayıldığında, Fibonacci serisindeki sayıları vererek devam edecektir.

Altın anlam veya phi (Ø), Fibonacci serisindeki bir sayının kendisinden önceki sayıya bölünmesinden elde edilir. Seride giderek yükseldiğinizde, bu phiye giderek artan bir doğruluk verecektir. Örneğin; 144/89 = 1.6179775... Bu da pi sayısı gibi görünür bir tekrarı olmadan sonsuzluğa uzanan ondalık rakamlar çıkaracaktır. Ancak, phi genellikle 1.618 olarak kabul edilir. Bu oranı geometrik olarak uygulamanın en temel yolu, ikiye bir dörtgen olarak kullanmaktır.

Pi sayısı, bir dairenin farklı özelliklerini hesaplamak için kullanılır. Antik Mısır'da bu rakam 7/22 olarak ifade edilirdi. Günümüzde dört haneli ondalık sayı kullanıldığında 3.1416 olarak kabul edilmektedir.

Büyük Piramit, hem phi hem de pi sayısını barındırmaktadır. İlk olarak, piramitin dört kenarının uzunluğunun toplamı, yarıçapı yüksekliğine eşit olan bir dairenin çevresine denk gelmektedir. Bu, taban kenarın 7:11 oranıyla gösterilebilir. Bir dairenin çevresini hesaplama formülü 2?r dir. Burada yarıçap (r) 7 birimdir ve ?'yi 7/22 olarak alıyoruz.

2 x (22/7) x 7 = 44 birim.
Her bir kenar 11 birimse, dört kenarın toplamı şöyle olacaktır:
11 -f- 11 -f- 11 + 11 = 11 x4
Yani yine 44 birim.

Altın anlam oranı, phi, piramitin taban uzunluğuyla eğik kenarı arasındaki orantıda bulunabilir. Pisagor teoremine göre, hipotenüsün (burada eğik kenar) karesi, dik kenarların toplamına eşittir; diğer bir deyişle, yükseklik ve tabanın yarısına. Hipotenüsün ya da eğimin uzunluğu Buradaki formülün kare işaretiyle yazılması gerekiyor. 5.5 ve 8.9022 sayılarını 10 ile çarparsak, 55 ve 89.022 sayılarını buluruz. Ondalık kısımlarını da atarsak, Fibonacci serisindeki iki ardışık sayıyı elde ederiz: 55 ve 89. Bu durumda da taban uzunluğunun yarısı ve eğim, altın anlam oranına uygundur.

Elbette ki bu bağlantılar antik Mısırlılar'ın gözünden tamamen kaçmış olabilir. Büyük Piramit'in 7:11 oranı tamamen farklı nedenlerden dolayı seçilmiş olabilir. Ama piramidin tasarımındaki düzenlilik ve kesinlik, mimarların inşa ettikleri şeylerde bu oranlara önem verdiklerini göstermektedir.

İç Odalar

Büyük Piramit'i eşsiz kılan şey, piramidin kendi gövdesi içinde yeralan iç odalardır. Diğer piramitlerin çoğunda prensip olarak önce daireler yeraltına ya da zemin seviyesine yapılmış ve piramitler bunların üzerine inşa edilmiştir. Sadece Dahshur'daki Kuzey Piramidi'nde zemin seviyesinin üzerinde daireler bulunmaktadır. Ama bunda da, piramidin gövdesi içinde yer alan, zemin seviyesindeki diğer dairelerinden birinden küçük bir koridorla ulaşılan küçük bir odacıktır.

Büyük Piramit'in bir yeraltı dairesi bulunmasına karşın, ana odaları ve galerileri piramidin kendi gövdesi içindedir. Bu odaların konumu ve diğer mimari özellikleri, havalandırma kanalları olduğu düşünülen koridorlar gibi, Büyük Piramit'in firavunun mezarı olmaktan öte bir fonksiyonu olduğu söylentilerinin çıkmasına neden olmuştur. Marlborough Downs'da yaptığım araştırmalara göre, bu özelliklerin bu şekilde konumlandırılmasının aynı zamanda geometrik nedenleri de vardır.

Ama Büyük Piramit ile Marlborough Downs'da bulduğum şekiller arasındaki bağlantılara geçmeden önce, Gize platosıındaki diğer iki piramidin dairelerle ilgili araştırmamda bana yardımcı olup olamayacağını anlamak zorundaydım.

Kefren Piramidi'nin Ölçüleri

Kefren Piramidi, grubun ortasında yer alan piramittir ve birçok yönden komşularından geri kalmaktadır. Büyük Piramit'in güneybatısında bulunur ve orijinal yüksekliği 143.51 metredir. Temeldeki kenar uzunlukları ortalama olarak 215.26 metredir. Büyük Piramit gibi, pusulanın temel yönlerine oturtulmuştur ama aynı tutarlılığı göstermemekte ve maksimum 6 dakikalık bir sapma yapmaktadır. Taş işçiliği de Büyük Piramit'in yanında zayıf kalmaktadır. Ancak, yine de etkileyici bir yapıdır. Biraz yüksek bir yerde inşa edildiği için, daha gösterişli komşularına denk gibi görünmektedir.

53.13 derecelik eğim açısıyla, aynı yükseklik oranına sadık kalınarak yapıldığı bellidir; bunun oranı 2:3'dür. Bu oran, Pisagor'un ünlü 3:4:5 üçgenine uymaktadır. Bazı otoriteler antik Mısırlılar'ın 3:4:5 dik açılı üçgeni bilmediklerini, bunun hiçbir matematik metininde görünmediğini söylemektedirler. Öyle ya da böyle, Kefren Piramidi'nde bu görülmektedir.

Ayrıca, Keops ve Kefren piramitleri arasında sayısal bir oran da vardır. Temeldeki ortalama kenar uzunluklarını birbirine böldüğümüzde (230.36 - 215.72 = 1.068), yaklaşık 16:15 oranını yakalarız. Bu, Giza platosundaki piramitlerin birbirleriyle bağlantılı olduğunu ve tutarlı bir plana dayanarak yapıldıklarını gösterir. Bütün piramitlerin girişi kuzeye bakmaktadır. Kefren Piramidi'nde ise iki koridor vardır. Biri kazılar sonucunda bulunmuştur; diğeri ise onun yaklaşık 15 metreyle tam üzerinde, piramidin yan tarafında yer almaktadır. Üst koridor 26 dereceyle aşağı inmekte, 14.173 metreye 5.029 metrelik bir odada son bulmaktadır.
1 | 2 | 3 | 4

MISIR PİRAMİTLERİ - 1

1 yorum :
Giza kompleksi, spiritüel bir temayı betimlemek için ortaya konmuş tutarlı bir tasarımdı. Oniki yaşımdayken bana antik Mısır hakkında bir tarih kitabı verildiğinden beri, bu sıradışı uygarlığa karşı güçlü bir hayranlık duymuş, Mısır'ı defalarca ziyaret etmiştim. Birçok kez, Giza platosunda yükselen piramitleri oluşturan üç büyük taş dağa hayranlıkla bakmıştım. Ayrıca Yukarı Mısır'daki muhteşem tapınakları ziyaret etme şansını da yakalamıştım. Bazen bu yerleri incelemek için grupları getirdiğimde, birçok kişi gerçekdışı gibi görünen ama yine de insanın ruhunun derinliklerine dokunan bir şeyle bağlantı kurduklarını hissetmişlerdi.

Piramit Metinleri ve Ölülerin Kitabı gibi birçok dini metin sayesinde, Mısırlılar'ın büyü güçlerine inandıklarını, fiziksel dünyanın ötesindeki güçleri anlayarak kullanabildiklerini biliyoruz. Ankh gibi amblemler, Skarab gibi tılsımlar ve büyülü duaları okumak gibi yöntemleri kullanmak, uygarlıklarının bir parçasıydı. Gömülü mezarlarında geniş bir ifade gücü buluyorlardı. Bu yerlerde hissettiklerimden dolayı eminim ki, tanrı ve tanrıçalarıyla zinhinsel bir aktivitenin ötesinde bağlantıları vardı. Tanrılarının varlığı doğrudan hissedilebiliyor ve deneyimlenebiliyordu. Bana göre bu gizli boyut, tıpkı antik anıtları gibi Mısırlılar'ın bir parçasıydı.

Ancak Mısırlılar söz konusu olduğunda birçok kişinin aklına ilk anda piramitler ve özellikle de en ünlüleri olan Büyük Keops Piramidi gelmektedir. M.Ö. 2500 yıllarında, 3000 yıldan uzun süren bu muhteşem uygarlığın ilk günlerinde inşa edilen bu piramit, bir şekilde Marlborough Downs ile bağlantılıydı. Antik İngiltere ile bağlantısını bulmak umuduyJa geometrisini, köklerini de diğer piramitlerle bağlantılarını incelemek zorundaydım.

Keops Piramidi - Büyük Piramit

Keops Piramidi ya da diğer adıyla Büyük Piramit, Giza Platosu'ndaki diğer sekiz piramidin arasında yaklaşık 30'uncu enlemde N il Nehri'nin deltası üzerinde bulunmaktadır. Mısırlılar'ın mimari başarısında yüksek bir noktayı göstermektedir. Ancak nasıl inşa edildiği ya da hangi firavunun inşa ettirdiği hakkında fazla bilgi yoktur.

Antik Mısırlılar, kendi zamanlarındaki uygarlıklar içinde en geniş kayıtları tutuyorlardı. Ancak Giza'daki piramitler tuhaf sessizliklerini korumaktadırlar. Ne koridorlarını dolduran hiyeroglifler, ne de herhangi bir kayıt, nasıl inşa edildiğine dair bilgi vermektedir. Elimizdeki en eski bilgi, Yunanlı tarihçi Herodotus tarafından verilmiştir. Bu metin, Büyük Piramit tamamlandıktan yaklaşık 2000 yıl sonra M.Ö. Dördüncü yüzyılda yazılmıştır. Söylediğine göre Firavun Keops için inşa edilen bu piramit, 100,000 insanın yirmi yıllık emeği sonucunda ortaya konmuştur.

Herodotus'un kaynakları, bilgilerini uzun zamanlar boyunca kuşaktan kuşağa aktarmış olan Mısırlı rahiplerdi. Keops, M.Ö. 2613'de başlayıp M.Ö. 2465 yılında son bulan 4. Hanedan'ın krallarından biriydi. Büyük Piramit'in yapımının yaklaşık M.Ö. 2494 yıllarında tamamlandığı sanılmaktadır. Robert Bauval ve Adrian Gilbert, The Orion Mysteıy (Orion Gizemi) adlı kitaplarında bunu M.Ö. 2450 olarak vermektedirler. Kral'ın Mezar Odası'nın kuzey ekseni, Draconis yıldızına bakmaktadır. Bauval'a göre, bu piramidin yapım tarihini göstermektedir.

Keops'a ait fazla bilgi yoktur. Bu krala ait sadece 7.6 cm. boyunda fıldişinden yapılmış bir heykel bulunmuştur. Herodotus, onun insanlarını anıtı tamamlamak için inanılmaz baskılarla çalışmaya zorlayan bir tiran olduğundan bahseder. Kendi kızı bile yapının tamamlanması için para kazanmak üzere fahişe olarak çalışarak kendini feda etmek zorunda kalmıştır. Ama bütün bunlar saf bir tarihçiyi kandırmak için düzenbaz bir rahip tarafından uydurulmuş masallar da olabilir.

Giza Grubu

Birçok defa Giza Platosu'nda yürüdüm ve antik Mısır krallarının bu ürünlerine hayran kaldım. Ama Büyük Piramit'in dibinde durup dev kireçtaşı bloklarına baktığımda bile, büyüklüğüne inanmak zordu. 1987'de, Mısırlı bir rehber ve Mısırbilimci olan Ahmed Fayed ile tanıştım ve yakın arkadaş olduk. Giza Platosu'nda uzun yıllardır çalışan bir arkeoloji grubundan geliyor ve şu anda tam Sfenks'in önünde bulunan üç katlı ve düz çatılı bir evde yaşıyor. Piramitlere o noktadan bakıldığında, dev boyutları daha da açık hale geliyor. Hiç şüphesiz ki, yüksek beceri ve yaratıcılık gerektiren muhteşem yapılar.

Ahmed Fayed'in evinden bakıldığında, üç ana piramit ufuk çizgisi üzerine dizilmiş gibi görünmektedir. Büyük Piramit'in yanında ve grubun ortasında biraz daha küçük olanı bulunmaktadır. Bu, Herodotus'a bakılırsa Keops'un kardeşi olan Kefren için yapılmıştır. Daha yüksek bir yere yapıldığından, yüksekliği diğeriyle aynı gibi görünmektedir. Menkaure için yapıldığı söylenen üçüncüsü ise, Kefren Piramidi'nin çeyreği kadardır. Yine de önemli bir yapıdır ve tamamlandığı zaman yüksekliği 65.22 metreyi (214 fit) bulmaktaydı. "Bütün insanlar zamandan korkar ama zaman da piramitlerden korkar" sözüne karşın, bu anıtlar son 2000 yıl içinde pek iyi konulmamışlardır. Keops ve Kefren, zamanında pürüzsüz beyaz Tura kireçtaşıyla kaplıydı. Menkaure Piramidi'nin yalnızca üst kısmı kireçtaşıyla kaplıydı, alt kısımları ise kırmızı granitle kaplanmıştı.

Bu kaplamaların büyük kısmı, Kahire'deki camilerini inşa etmek için kullanmak üzere Araplar tarafından alınmıştır. Sadece Büyük Piramit'in kuzey yüzündeki küçük bir bölüm ve Kefren Piramidi'nin bazı üst bölümleri kalmıştır; bunlar bile ilk tamamlandıklarında ne kadar muhteşem göründüklerini belli etmektedir. Son birkaç yüzyıl içinde dinamit kullanarak yapılan bazı kazı çalışmaları, Menkaure Piramidi'nin üzerinde derin izler bırakmıştır. Bu kazıların nedeni, antik hazineleri bulmaktı. Ama gerek arkeologlar, gerekse hazine avcıları hayal kırıklığına uğramışlardır. Bu piramitlerin içinde kaydadeğer bir şeye rastlanmamıştır.

Bu, bir sorunu ortaya çıkarmaktadır. Geleneksel bilgilere göre, piramitler ölü kralların mezarı olarak dikilmiştir. Piramitlerin üçünde de granit lahitlerin bulunduğu doğrudur ama gömüye ait hiçbir kanıta rastlanmamıştır. Sakinleri yerleştirildikten sonra piramitlerin yağmalandığından şüphelenilmektedir. Ama bu yönde de hiçbir kanıta raslanmamıştır.

Caliph Al-Ma'mum ve adamları M.S. Dokuzuncu yüzyılda Büyük Piramit'in içine ilk kez girmeyi başardıklarında hiçbir şey bulamadılar. İçeri ulaşmak için, tesadüfen keşfettikleri muazzam kalınlıktaki üç granit tabakasını deldiklerinde, piramit yapıldığından beri bunlara hiç dokunulmadığı belliydi.

Daha sonra Araplar'ın Kral'ın Mezar Odası ve Kraliçe'nin Mezar Odası dedikleri üstteki iki odaya çıkan başka bir yol keşfedildi. Bu, alttaki koridordan Büyük Galeri'ye çıkan bir kanaldı. Mısır-bilimciler, bunun mumyalanmış firavunla birlikte gömülmüş hazinelerin çıkış yolu olduğunu düşündüler. Ama yaklaşık 50 metre derine inen bu kanal kıvrımlarla doluydu ve en geniş yerinde çapı sadece 0.9 metreydi. Fakat daha küçük bir firavun olan Tutankamon'un hazinesi gözönüne alınarak Keops'un hazinesi düşünüldüğünde, böyle kıvrımlı ve zorlayıcı bir yoldan o kadar hazine parçasının çıkarılmasının imkansız olduğu görülmektedir.

Varılan tek sonuç, kralın ve kraliçenin asla piramidin içine konmadığı oldu. Peki böylesine bir anıtı yapmak, o odaları yaratmak için harcanan o kadar çaba, inşaat tamamlandıktan sonra yapıyı boş bırakmak için miydi?

Stellar Hattı

Bauval ve Gilbert, 1994'de yayınlanan The Orion Mystery (Orion Gizemi) adlı kitaplarında, Giza'daki piramitlerin Orion takımyıldızındaki üç yıldızı temsil etmek için inşa edildiklerini söylemişlerdir. Bu, üç piramidin konumlarını birleştiren büyüleyici bir teoridir.

Antik Mısırlılar, tanrı Osiris'i simgelediğine inandıkları ve adına Sahu denen bu yıldız kalıbına büyük önem vermişlerdir. Ancak en önemli yıldızları Orion kuşağıyla aynı doğrultuda olan ve tanrıça İsis ile bağlantılı Sirius veya diğer adıyla Sothis idi.

1993 yılında, izoterik çalışmalarla ve terapilerle ilgilenen küçük bir grupla birlikte piramitleri ziyaret etme fırsatını yakaladım. Özel terapi ve adanma ayinleri akşamlarında özel grupların Büyük Piramit'i kiralamaları mümkündür. O dingin iç salonlarda kafadar bir grupla birlikte bulunma fırsatı, paha biçilemezdir. Yoğun bir günde piramit turistlerle dolu olabilir ve bu da havayı ısıtıp ağırlaştırır.

İnsanların Kral'ın Mezar Odası'nı dolduran konuşma sesleri ve sürekli yürüyüş gürültüleri, herhangi bir atmosfer duygusunu hemen bozar. Turistlere kapalıyken ziyaret etmek, tamamen farklı bır deneyimdir; özellikle de o yeri kutsal ve ürkütücü gören bir grupla birlikteyken.

Büyük Piramit'in içindeki dairelerde bulunan güç duygusu, bazen çok belirgin bir şekilde algılanabilir ve o dar yerde varolan güçlü gizemin hepimiz farkındaydık. Küçük içsel adanma ayinimizi ve dünya barışı için duamızı bitirdikten sonra, dışarı çıkmak için Büyük Galeri'ye doğru indik. Dışarı çıktığımızda piramitin üzerinde bulutlu bir gece vardı. Dev gövdesine bakarken, birisi "Sirius nerede?" diye sordu.

Gökyüzüne boşuna bakarak bulutlu siyah gökyüzünde bir yıldız parıltısı aradık. Sonra bir an için, kuşağının eğimi piramidin düz tepesine bakan Orion'u gördük. Bulutlar kapandı ama gökyüzünün tekrar açılmasını umarak bekledik. Sonunda, dualarımıza bir cevap gelmişçesine bulutlar dağıldı ve siyah kadife gecede piramidin üçgeninin tam tepesinden bakan Sirius ortaya çıktı.

Yılda bir kez Sirius'un Büyük Piramit'in tam tepesine dikildiği gecede, tam doğru noktada duruyorduk. Hepimizin yüreğine dokunan öyle bir anı yaşadığımız için hepimiz şaşkınlıktan taş kesmiş haldeydik. Tam o anda, aynı platonun farklı yıldız ve yıldız gruplarının açılarını ya da eğimlerini hesaplamak için astronomik bir bilgisayar olarak kullanıldığını anladım. Her iki nedenden dolayı, Giza Platosu'ndaki Mena House Hotel'e dönerken bu yolculuğumuza büyük keyif katmıştı. O andan sonra, Sirius ve Orion takımyıldızının piramitlerin gizemiyle bir şekilde bağlantılı olduğundan asla şüphe etmedim. Ancak Bauval ve Gilbert'ın Giza piramitlerinin Orion kuşağındaki yıldızların konumlarını yansıtmak için yapıldığı teorisinden ayrı bir yola girdim. Teorilerinin bu gizemli piramitlerin konumlarının nedenlerinden birini ortaya koyduğuna şüphem yoktu ama Marlborough Downs'daki geometrik şekiller, Giza grubuna bir bütün olarak bakılmasının birden fazla yolu olduğunu gösteriyordu.

Tanrılar ve Tanrıçalar

Antik Mısırlılar'ın dinlerinde üçlemelere özel bir önem verdiklerini biliyoruz; bir tanrı, eşi ve oğullan. Bu "üçleme", Hıristiyan inancındaki baba, oğul ve kutsal ruh kavramlarının kesinlikle temelidir. Piramit çağında, Mısır'ın dini merkezi Heliopolis idi, yani bugünkü Kahire. Oradaki rahipler üç temel tanrıya inanırlardı: Osiris, İsis ve oğulları Horus. Bu üç tanrı etrafında dönen mitler, yaklaşık 3000 yıl hüküm süren Mısır inanç sisteminin merkez noktasıydı. Bu, tekrar gözatmaya değer bir hikayedir.

İsis ve Osiris Miti

Zamanın başlangıcından önce, mutlak yaratıcı tanrı Ra-Atum, kaos suları Nun'dan doğmuştu. Bundan sonra tanrı Shu (rüzgar) ve tanrıça Tefnut (su) yaratılarak iki çocukları olan erkek toprak Geb ve dişi hava Nut'u doğurdular. Onların birleşiminden Osiris, İsis, Seth ve Nepthys adlı dört tanrı ile birlikte Dünya'daki bütün canlılar ortaya çıktı. Tanrıların en büyüğü olan Osiris kral oldu. Eşi ve kızkardeşi İsis ile birlikte Mısır'ı yöneten bilge ve cömert bir kraldı. İnsanlarına uygarlığı ve tarımı getirerek herkesin refah içinde yaşamasını sağladı.

Osiris, bu bilgilerin tüm insanlığa aktarılması gerektiğine karar vererek harekete geçti. Onun yokluğunda kardeşi Seth yönetime geçti. Seth güçten hoşlandı ve ağabeyi geri döndüğünde krallıktan vazgeçmemeye karar verdi. Seth, Osiris'in Mısır'a döndüğünü duyduğunda, ağabeyini öldürmeye çalıştı. Tam Osiris'e uygun bir lahiti vardı. Osiris'in onuruna verilen muhteşem bir ziyafette, Seth lahiti ortaya çıkardı ve ona tam olarak uyan kişiye vereceğini söyledi. Saray mensupları tek tek denediler ama hiçbirine uymadı. Ardından tabuta girme sırası Osiris'e geldi. Seth hemen kapağı kapadı ve lahiti Nil'e attı. İsis çok üzüldü ve kocasının cesedini aramaya başladı. Buldu ama onu hayata geri döndüremeden Seth çifti yakaladı. Osiris'in bedenini ondört parçaya bölerek Mısır'a savurdu.

İsis, büyü güçlerini kullanarak kocasının parçalarını aradı. Bir Nil yengeci tarafından yenmiş penisi dışında hepsini buldu. Hepsini birleştirerek kocasının cesedine tekrar yaşam üfledi. Ardından yeni bir penis yaparak kendisini hamile bıraktı ve kısa süre sonra Horus adındaki oğullarını doğurdu. Dünya'yı yönetmekten sıkılmış olan Osiris, Seth'e karşı savaşmak üzere şahin başlı oğlu Horus'u bırakarak ruhsal aleme geri döndü.
1 | 2 | 3 | 4

MISIR PİRAMİTLERİ - 3

1 yorum :
Piramidin batı tarafında, morg tapınağından vadi tapınağına inen bir geçit bulunmaktadır; bu geçidin sütun ve duvarları hâlâ ayaktadır. Bu Vadi Tapınağı'nın yakınında ünlü Sfenks bulunmaktadır; yüzünün Kefren'i temsil ettiği söylenmektedir. Ama yüz orantılarına bakıldığında, Sfenks'in başka bir firavunu daha model aldığı söylenebilir. Gerçekten de, bu anıtın dikim tarihi hakkında büyük çelişkiler vardır.

Bazı otoriteler Sfenks'in M.Ö. 5000 yıllarında yapıldığını söylemektedirler. Çevredeki kayalara bakıldığında, rüzgarın kumları çarparak yapabileceğinden çok, yağmurla oluşmuş bir aşınma görülmektedir. Bu durumda Mısır'da çok daha fazla yağmurun yağdığı zamanlarda yapıldığı düşünülmektedir.

Mısır'ın şu anki iklimi M.Ö. 3100 yıllarında oluşmuştur. Bundan önce, bütün Sahra bölgesinde Mısır da dahil olmak üzere, hava daha nemliydi. Aşınma biçimleri, Sfenks'in bu daha önceki nemli iklim döneminde yapıldığını göstermektedir. Üç piramidin dış yüzeyindeki durum, böyle bir nemli iklim aşınması göstermemektedir. Bu durumda piramitlerin daha sonraki tarihlerde, M.Ö. 2500 yıllarında yapıldığı düşüncesini güçlendirmektedir. Bu yüzden, önce Sfenks yapıldıysa, piramitlerden çok daha önce kullanılan bir gözlem aracı olduğu sonucu da ortaya çıkmaktadır.

Menkar Piramidi'nin Ölçüleri

Üç önemli piramidin en küçüğü, diğer ikisinin güneybatısında kalmaktadır ve Kefren piramidinin tam olarak dörtte biri kadardır. Orijinalinde 66.4 metreye çıkmaktadır ve temelde kenar uzunluğu ortalama 108.66 metre iken eğim açısı 50.71 derecedir. Burada da yine bir temel oranla, 11:18 ile karşılaşmaktayız. İki komşusunun yanında çok daha az etkileyici olmasına karşın, Menkar Piramidi'nin bir dizi eşsiz özelliği bulunmaktadır. Üst kısımları Tura kireçtaşıyla kaplıyken, alttaki 16 sırası 800 kilometre güneyindeki Asvan'dan gelen kırmızı granitle kaplıdır. Bu sıraların kaplanmamış olması, bir şüphe de olsa, piramidin inşaatının yarım kalmış olduğunu göstermektedir.

Kefren Piramidi'nde olduğu gibi ana oda yapının altında kalmaktadır. Ama oda granitle kaplı duvarlarıyla, zeminiyle ve tavanıyla Büyük Piramit'in tasarım özelliklerini taşımaktadır. Graham Hancock, Fingerprints of the Gods (Tanrıların Parmak İzleri) adlı kitabında Menkar Piramidi ile ilgili bazı gizemli noktaları ortaya koymaktadır.

3.657 metreye (12 fit) 2.438 metre (8 fit) ölçülerindeki odasının tavanı, mükemmel bir biçimde fıçı kemer şekline getirilmiş ve her biri tonlarca ağırlığındaki 18 adet dev granit bloğundan oluşmaktadır. Bu bloklar, üçgen bir tavan yaratmak için ustalıkla yerleştirilmiştir. Ancak, burası yeraltında olduğu ve zemin de sert kayalardan oluştuğu için, bu blokların küçük dairenin içinin daralmasına neden olmuştur. Bu oda, bir seferde sadece birkaç kişiyi alabilecek büyüklüktedir. Bu dev blokları o küçücük yerden nasıl geçirmeyi ve kaldırmayı başardıkları ise, başlı başına bir gizemdir.

Bu ve diğer kanıtlar. Mısır bilimcilerinin antik Mısırlılar'ın böyle taş kütlelerini taşımak ve kaldırmak için zamanımıza gelememiş olan bazı mekanik yöntemleri olduğuna inandırmıştır.

Sayı Sembolizmi

Hem piramitleri hem de ölü tapınaklarını inceleyerek Giza Platosu'nda dolaştığım her seferinde, bu anıtların tasarımlarının dayandığı belli sayılar karşısında daima şaşırmışımdır. Menkar Piramidi'ndeki durumda, iç dairenin tavanını biçimlendirmek için 18 adet taş bloğunun yerleştirilmiş olması, 11:18 oranının piramidin içinde de bilinçli olarak kullanılmış olduğunu düşündürmektedir.

Bu iç daireye iki ayrı odacıktan uzanan bir aşağı eğimli koridordan ulaşılmaktadır. Bu odacıklardan ilkinin duvarlarında her birinde 11 adet olmak üzere toplam 22 adet dikdörtgen niş bulunmaktadır. Bu, piramidin oranıyla ilgili diğer sayıyı vermektedir.

11 sayısının önemi, 18. Hanedanlık'dan Kraliçe Hatshepsut için yapılmış olan ölü tapınağında da görülmektedir; ki, bu yapı, piramitlerden bin yıl sonra M.Ö. 1450 yıllarında inşa edilmiştir. Nil Nehri'nin batı kısıyında, Luksor'un karşısında kalan Deir El Bahari'deki bu tapınak, üst seviyesine çıkan eğimli bir köprüyle birlikte üç şerit biçiminde yükselmektedir. Her şeritte, köprünün iki yanında her biri 11 adet olmak ü/ere 22, uç şeritte toplam olarak 66 adet kolon bulunmaktadır. Peki ama, 11 sayısında bu kadar özel olan nedir?

Antik Mısır'dan Pisagor aracılığıyla günümüze uzanan bilgilere göre, 7 sayısı ruhsallığı ve mistisizmi sembolize ederken, 11 de daha derin gizemleri yansıtmaktadır.

Büyük Piramit'in içinde, Kral'ın Mezar Odası'na ünlü Büyük Galeri yoluyla ulaşılmaktadır. Burada da binanın içinde açık bir sayısal tasarım göze çarpmaktadır. Büyük Galeri'nin duvarlarında tavandan yere kadar 7 basamak görülmektedir. Özel bir anlam taşımıyorsa, böyle bir tasarım özelliği neden izlenmiş olabilir? Yine Büyük Piramit'in oranı, 7:11'dir.

Kefren'in ölü tapınağının zemininin altında keşfedilen başka bir şey de, firavunun güç ve görkemini gösteren ünlü heykelidir. Bu tapınağın içinde, yine her iki yanda 11 adet olmak üzere toplam 22 adet heykel bulunmaktadır. 11 sayısının -ve diğerlerinin- sürekli olarak tekrarlanması, sayıların antik Mısırlılar'da önemli bir yeri olduğunu açıkça göstermektedir.

Piramitler hakkında önde gelen otoritelerden Dr. I. E. S. Edwards, The Pyramids of Egypt (Mısır Piramitleri) adlı kitabında şöyle demektedir: Girişin iki yanında, kralın büstlerinin konabileceği nişler bulunmaktadır. Diğer tapınaklarda olduğu gibi beş tane olan bu büstlerin özelliği, hepsinde kralın ve çevresinden beş kişinin isimlerini barındırmasıdır. Ancak, bu sayı, kralı beş farklı kült sembolüyle bağdaştırmak için de kullanılmış olabilir.

Bu aktarım, başka bir sayı hakkında olmasına karşın, yine antik Mısırlılar'ın sayılara verdiği önemi vurgulamaktadır. Verilen örneklerde, heykellerdeki, nişlerdeki, kolonlardaki veya diğer şeylerdeki sayılar, herkes için açıktır ve sayılabilir. Ama bir piramidin oranları gizlidir ve kolayca ulaşılmaz. Bu piramitler yapıldıktan sonra, oranları bilen ve bir yapıyı ölçebilecek beceriye
sahip kişiler tarafından yeniden keşfedilmesi gereklidir.

Giza Platosu'ndaki üç ana piramidin oranlarını tekrar vurgulamakta yarar vardır. Bunların yapıların ölçülerinde kullanıldığını unutmayın. Temelden tepeye uzunluklar ve eğim açıları şu şekilde gösterilebilir:
Kefren Piramidi için 2:3 değil, 4:6 oranını gösterdim, çünkü öncekinde 3:4:5 üçgen vurgulanmaktadır. 5 sayısı, piramidin eğim açısının uzunluğunda gizlidir.

Matematik ve Firavunlar

Bu oranlara, antik Mısırlılar'ın bu sistemi bilinçli olarak kullandıklarını keşfetmemden çok önce ulaşmıştım. Mısır bilimciler, bulunmuş olan birkaç matematik papirüsü sayesinde antik Mısırlılar'ın hesaplama ve ölçümleme sistemleri hakkında bazı şeyler bilmektedirler. Bunlar, o zaman ortaya çıkan bazı sorunların nasıl çözüldüklerini göstermektedir.

En ünlülerinden biri, bugün British Museum'da sergilenen Rhind Matematik Papirüsü'dür. Bu sorunlara gelirsek, Mısır bilimcileri antik Mısırlılar'ın ağırlık, ölçü ve hacim hesaplamalarından ortaya çıkan farklı miktarlarla nasıl baş ettiklerini keşfetmişlerdir. Bunlar aynı zamanda açıları nasıl ayarladıklarını da göstermektedir.

Bugünün modern dünyasında bir açıyı ölçmek için bir daireyi 360 dereceye tamamlayan iletkiler kullanmaktayız. Her derece 60 dakikaya ve her dakika da 60 saniyeye bölünmüştür. Antik Mısırlılar ise, açıları hesaplamak için oldukça farklı bir yöntem kullanıyorlardı. Bu, dik açılı bir üçgenin uzun kenar oranı üzerine dayanıyordu. Sonuç olarak her türlü açıyı eğim olarak hesaplayabiliyorlardı. Benzer bir sistem, otoyollarda tepe eğimini gösteren eski tip tabelalarda görülebilir. Bunlar bir tepenin eğimini l :6 gibi sayısal oranlarla gösterirlerdi. Bunun anlamı, ufuk çizgisinden dikeye doğru açının altı eşit parçaya bölünmüş olduğudur. Aynı şekilde antik Mısır'da da bir eğimin açısı seked olarak bilinen tam bir oran sayısıyla ifade edilirdi. Anlaşıldığı gibi, bu teknikler Marlborough Downs'daki antik İngilizler'de de gözlem yapmak için hayati önem taşımaktadır.

Antik Mısırlılar'ın kullandığı yöntemi anladığımızda, Büyük Piramit'detci 51 derece-51 dakika gibi "garip" eğim açılarının oluştuğu da ortaya çıkmaktadır. Bu, piramidin yüksekliği ve tabanı arasındaki sayısal orandan kaynaklanmaktadır. Bu da Büyük Piramit'de 7:11'dir. Bu, piramitler hakkında okuduğum hiçbir kitapta bulamadığım basit bir gerçektir ve bütün piramitler için geçerlidir. Piramitlerin sayısal anahtarı, tabanlarının yüksekliklerine olan orantısında yatmaktadır.

Pratik açıdan -ki, antik Mısırlılar kesinlikle pratik insanlardı- bu yöntem, piramit yapılırken doğru eğim açısının korunup korunmadığını sürekli olarak kontrol etmek için en kolay yoldu. Ama burada cevaplanması gereken soru, Giza Platosu'ndaki piramitlerde antik Mısırlılar'ın neden farklı eğim açıları kullandıklarıdır. Farklı oranlar neden önemliydi? Formül oluşturulduktan sonra diğer hepsinin Büyük Piramit'le aynı oranla yapılması daha pratik ve kolay olmaz mıydı?

1 | 2 | 3 | 4

MISIR PİRAMİTLERİ - 4

Hiç yorum yok :
Mısır bilimciler, bizi firavunların her birinin kendi bireyselliklerini ifade etmek için bu yönteme başvurduklarına inandırabilir. Ama başka bir neden daha olabilir. Belki de kullandıkları oranlarda farklı sembolik bağlantılara yönelmek istiyorlardı. 7:11 oranına dayanan en azından bir piramit daha vardır. Giza'nın 160 kilometre güneyinde kalan Meidum'da bulunan bu piramit, Keops'un babası Senefru'ya adanmıştır. 5. Hanedanlık'dan Sahure'ye adanmış olan ve Abusir'de bulunan başka bir piramidin de eğim açısı 51 derece 42 dakika olarak hesaplanmıştır. Bu, Büyük Piramit'in açısının kesiridir ve aynı şekilde 7:11 oranını kullanmaktadır. Diğer birçok Mısır'da olduğu gibi Sahure Piramidi'nin de sorunu, dış yüzeyi çok fazla zarar gördüğü için doğru açının tam olarak hesaplanamamasıdır.

Kefren Piramidi'nin eğim açısı, M.Ö. 2278'den 2184'e kadar hüküm sürmüş olan 6. Hanedanlık'dan II. Pepi'ninkiyle aynıdır. Bu piramit şu anda kalıntı halindedir ama kalıntılardan eğim açısını hesaplamak mümkün olmuştur. Daha sonraki Mısır piramitlerinin yapısı, Giza Platosu'ndakilere göre daha basittir ve zaman içinde çok fazla zarar görmüşlerdir. Birçoğu şu anda moloz halindedir. Ama Kefren'deki eğim açısı (3:4:5 üçgenini temel almaktadır), Rhind Matematik Papirüsü'nde açığa kavuşmuştur. Buna göre, antik Mısırlılar'da bu oran iyi
biliniyordu.

Antik Mısırlılar'ın 3:4:5 üçgenini bilmediklerini savunan Mısır bilimcilerinin hatırına hipotenüs uzunluğu (5) hiç verilmemiştir. Ama piramitleri de içine alan matematiksel sorunlar, yüksekliğin taban uzunluğuyla orantısı olarak açının "seked"i şeklinde açıklanmıştır. 3:4:5 üçgeninde seked, 3:4 orantısıdır. Ama hipotenüsün uzunluğu hiç verilmezken, bunun nedeni Mısırlılar'ın bu uzunlukla hiç ilgilenmemiş olmalarıdır.

Büyük Piramit veya Kefren Piramidi gibi kesin ölçüm becerileri gerektiren muhteşem anıtları tasarlayabilen ve inşa edebilen insanların kullandıkları üçgenlerin hipotenüs uzunluklarıyla ilgilenmediklerine inanabilir miyiz?

Ölçümlerinde tutarlılık arayan her insan, sayı, biçim ve geometri arayışlarında her türlü uzunluk ölçülerini elbette ki hesaplayacaklardır. Bu, çalışma yöntemlerinin temelidir. O halde, üçüncü kenarın uzunluğunu gizliden gizliye bildiklerine dayanarak sadece 3:4 oranım kullanmaya devam edeceğim. Giza piramitlerinde kullanılan taban-yükseklik orantısı, antik Mısırlılar tarafından kesinlikle biliniyordu. Birçok matematik metninde verilen örneklerde bu açıktır. Tabii ki piramitlerde kullanılan oranların keyfi olarak seçilmiş olması da mümkündür. Ancak bu özellikler, Mısırlılar'ın sanatsal ifade biçimlerinin hepsinde ortaya çıkmakta ve sayı sembolizmine verdikleri önemi vurgulamaktadır.

Bu oranların belli dini kavramları ifade eden anlamlar taşımaları yüksek olasılıktır. Diğer bir deyişle, Giza'daki yapıların tamamı kasıtlı bir şekilde ruhsal bir konuyu ifade etmek için yapılmıştı. Bu, piramit tasarımcılarının üç piramidin her birinde neden farklı eğim açılarını seçtiklerini açıklamaktadır.

The Orion Mystery'de Bauval ve Gilbert, Giza piramitlerini Orion takımyıldızına ve özellikle Orion kuşağındaki yıldızlara bağlayan kanıtlar göstermişlerdir. Bu takımyıldız aynı zamanda İsis ve Osiris mitinde de karşımıza çıkmaktadır ve daha önce de söylediğim gibi, bu piramitler üç temel ilah grubunu temsil etmek için yapılmış da olabilir; Osiris, İsis ve Horus'u.

Sayılarla Oyunlar

Sayı sembolizmi, antik insanlar için önemliydi. Bu gelenek zamanla Pisagor'un bilgilerinde de saygın bir yere ulaşmıştır; ki bu matematikçinin bilgilerini antik Mısır'dan aldığı sanılmaktadır. Pisagor, tek sayıların eril, çift sayıların dişil özellik taşıdığını söylemektedir.

Daha önce piramitler ve üç ilah arasındaki bağlantıyı açıklamıştım; Keops Piramidi'nin Osiris'le, Kefren Piramidi'nin İsis'le ve Menkar Piramidi'nin Horus'la. Büyük Keops Piramidi'nin taban-yükseklik orantısı, 7 ve 11 (ikisi de tek sayı) rakamlarını vermektedir. Bu, erkek ilah olan Osiris'e uymaktadır. Kefren Piramidi'nin 4:6 orantısı 2:3 olarak sadeleştirilebilir ve bu da biri çift biri
tek sayı vermektedir ki, hem eril hem de dişil prensipleri ifade etmektedir. Ancak, bu sadeleştirme yapıldıysa, özgün Pisagor 3:4:5 simetrisi bozulacaktır. Kesirler yerine tam sayılar kullanmak, geleneğin temelidir. Bu yüzden Kefren Piramidi'nde oranın 4:6 olarak kalması daha mantıklıdır ve bu da dişil özellikler taşıyan 4:6 sayılarını verecektir; dişi ilah İsis.

Üçüncü piramit olan Menkar, hem eril hem de dişil olarak 11 ve 18 sayıları bulunmaktadır. Ama 18 6+6+6 olarak 666'nın diğer bir ifadesi gibi görülebilir. Menkar Piramidi'nin Osiris üçlemesindeki erkek ilah ve kötücül amcası Seth'e karşı sürekli savaşını sürdüren Horus olduğunu kabul edersek, bu St. John'un Revelation'ındaki canavarı temsil ediyor olabilir mi?

Antik Mısırlılar, firavunlarını tanrı Horus'un enkarnasyonları olarak görürlerdi ve görevi Dünya'daki görevinin karmaşayı gidererek düzen sağlamak olduğuna inanırlardı. Sembolik olarak firavun, insan doğamızın ilkel yönlerini yönetmeye ve eğitmeye çalışan ruh olarak algılanabilir.

Tanrı Seth'in sembolik rengi kırmızıdır ve Menkar Piramidi'ndeki iki tonun -üst kısımlar Tura kireçtaşı iken alt sıraların kırmızı granit kaplıdır- kullanılması Horus ile Seth arasındaki mücadeleyi simgeliyor olabilir; karmaşanın üzerindeki düzen; fiziksel bedenimiz üzerinde kontrol sağlamak için uğraşan ruhsal doğamız.

Antik Mısır, "İki Bölge" olarak bilinirdi; Yukarı ve Aşağı Mısır. Yukarı kısmı beyaz, Aşağı Mısır'ı kırmızı renk temsil ederdi. Bu iki renk arasındaki çelişki, Menkar Piramidi'nde olduğu gibi, "İki Bölge" arasındaki bağlantıyı da simgeliyor olabilir. Bu nokta, George Hart tarafından Pharaohs and Pyramids (Firavunlar ve Piramitler) adlı kitabında şöyle açıklanmıştır: Menkar'ın anıtı büyüklüğü açısından önemli olmasa da, beyaz kireçtaşı ve kırmızı granit yapısıyla çok güzel görünmektedir. Burada yine Mısır kültüründeki ikicilliğe rastlamaktayız. Bu özelliğiyle Menkar Piramidi "İki Bölge"nin Kralını çağrıştırmaktadır.

Diğer yandan Menkar Piramidi'ndeki 11 ve 18 sayısı arasındaki çelişki de, ruhtaki eril ve dişil öğelerin dengelenmesi anlamına gelebilir. Sayı geleneği, bir sayıdaki rakamların tek haneli bir sayı kalana kadar toplanmasıyla bir adım ileri gitmektedir. Bu, l ile 9 sayı arasındaki herhangi bir sayı olabilir. Örneğin; 18 sayısındaki rakamlar toplandığında 9 sayısı elde edilmektedir: l + 8 = 9. Bu sistemde bazı istisnalar vardır. Antik insanlar, tekrar eden rakamlardan oluşan sayılara önem verirlerdi (11, 22, 33, 44 vb.) ve bu sayılar özel anlamlar taşırdı. Bu yüzden, 11 (1 + 1) genel olarak 2 şeklinde toplanmazdı.

Bu kavramın modern bilimde yeri yoktur ve batıl saçmalık olarak kabul edilir. Ancak, antik Mısırlılar ölçüm ve oranlarında bu noktalara büyük önem verirlerdi. Eflatun'a göre, orantılarla uyumlu yaşamak, Mısırlılar'ın binlerce yıl varolabilmesinin öncelikli nedeniydi. Eflatun'un bilgilerinden yola çıkarak, sayıları tek rakama indirgeme yönteminin rahipler tarafından önemle uygulandığını söyleyebiliriz. Bu yüzden, eğer onların zihin yapılarını anlamak ve piramitlerin tasarımlarındaki bazı gizemleri ortaya çıkarmak istiyorsak, bu prensibi anlamak zorundayız.

Bu prensibi üç piramide uygulamak, bize aşağıdaki oranları vermektedir:
Bundan yola çıkarak (özellikle 11 ve 18),- sayı kalıplarının tasarımları açıkça etkilediğini söyleyebiliriz. Piramitlerin yapı sıralamasını da gösteren 9, 10 ve 11 (Keops, Kefren ve Menkar) toplam olarak 30 etmektedir (9 + 10 + 11) ve bu da 3 x 10 şeklinde ifade edilebilir. Sayıları alfabetik karakterlere bağlayan Yahudi sistemi Gematria'da, on sayısı İbranice "h" harfine karşılık gelmektedir.

Musevilik'de, "h" harfi Tanrı'yı simgeler ve kullanıldığı hiçbir kelimede söylenmeyerek ilahiliği ifade ettiğine inanılır (Jehovah -Yehova okunur- gibi). Bu gelenekten ve sayı sembolizminden yola çıkarak, üç piramitin ilahilikle bağlantılı olduğunu açıkça söyleyebiliriz (Farklı sayıların bu geleneksel anlamları, Ekler 2'de görülebilir).

Giza Platosu'ndaki piramitlerde bulunan oranlar, bu anıtların gizli bağlantılarına ışık tutmaktadır. Bunların antik Mısırlılar'ın mitlerinde ve dini inançlarında bulunan ebedi gerçekleri sembolize ettiği de kabul edilebilir. Bu anıtlar üç firavunun ölüm sonrası hayatları için dinlenme yerleri olmaktan ya da bireysel abartılardan, ortaçağ Avrupası'nın muhteşem katedrallerini de inşa ettiren ve genellikle içlerine gömülen Hıristiyan kralların cesetlerini barındırmaktan öte amaçlar ve anlamlar taşıyor olabilirler.

Ortaçağ kralları bu büyük kiliseler için para harcamış ve son dinlenme yerleri olarak kullanmış olabilirler ama bu asıl amaçları olduğu anlamına gelmez. Aynı şekilde, piramitlerin, onları inşa ettirren firavunlara adanmış olmaları da dini amaçlarını saklıyor olabilir.

Elbette ki bunların tümü sadece varsayımdır ve Ortodoks Mısır bilimcilerinin inandıklarının çok dışında kalmaktadır. Ama Bauval ve Gilbert'ın Giza yapılarını Orion takımyıldızına bağlayan çalışmalarında vurgulanan noktaları güçlendirmekte, piramitlerin önemini incelemek konusunda yeni bir bakış açısı sunmaktadır.

Ancak, sayılar bu eski kültürler için önemli bir yer tutmakla birlikte, matematik bilgilerinin birincil temeli de değildi. Eflatun, bütün ebedi gerçeklerin pusula ve düz kenarlarda bulunabileceğini söylüyordu. Diğer bir deyişle, her şeyin temelinde saf geometri yatmaktadır. Saf geometri, sadece pusula ve düz kenar kullanarak ortaya çıkarılan şekiller olarak açıklanabilir; ölçü ya da sayı kullanılmadan. Bilmecenin sıradaki anahtarı, Giza'daki yapıların geometrik temellerinde yatmaktadır. Ama Marlborough Downs'daki şekillerin önemini ve bunların Mısır'daki Büyük Piramit'le olan bağlantılarını anlamak için, önce kutsal geometri kavramını incelememiz gerekmektedir.

1 | 2 | 3 | 4

GİZEMLİ DERİNLİKLER - 1

1 yorum :
Burada, İngiltere'nin bu bölgesinde antik dünyanın en ünlü anıtıyla geometrik bir bağlantı bulunması mümkün müydü?

Bir dairenin kesin geometrik özellikleri vardır. Çapının ya da yarıçapının uzunluğunu bildiğinizde çevresini ve alanını hesaplayabilirsiniz. Bu kural, Megalitik Metre olarak bilinen uzaklık tespit edildiğinde Marlborough Downs için de geçerliydi ve bu da araştırmamın en verimli noktasıydı.

New Jersey'deki William Paterson Kolej i'nde Antik Tarih profesörü olan Livio Stecchini, Peter Tompkins'in The Secret of the Great Pyramid (Büyük Piramidin Sırrı) adlı kitabının ek bölümünde, Mısırlılar'ın Dünya'nın ölçülerini bildiklerine ve kendi ölçü birimlerini ona göre ayarladıklarına dair güçlü kanıtlar sunmuştur. Yaptığı araştırmalara göre, Mısırlılar yaşadıkları bölgenin enlemine dayanarak uzunluk ölçüleri belirlemişlerdir.

Bu oldukça şaşırtıcı bir yaklaşımdır ama aslında metrik sistemden de pek farklı değildir. Temelde Fransızlar da Kutup'dan Ekvator'a uzanarak Paris'den geçen meridyenin uzunluğunun onmiiyonda birini metre olarak belirlemişlerdir. Stecchini'nin araştırmaları öncelikle antik Mısır'da, Babil'de ve klasik Yunan ve Roma dünyasında kullanıldığı bilinen ölçü birimlerine dayanmaktaydı. Profesör Stecchini'nın antik ve klasik çağlarda insanların gezegenimizin ölçülerini bildiklerine ve kendi ölçü birimlerini buna dayandırdıklarına dair teorisi beni meraklandırdı. Marlborough Downs'ın Dünya'nın ölçüleriyle bağlantılı olduğunu kanıtlayabilirsem, aynı zamanda başka kültürlerle de bağlantısının ortaya çıkacağına inandım. Çünkü bir dairenin oluşumu, elbette ki istatistiki şans olmaktan öte bilinçli bir yaratım olacaktır. Bu, daireyi yapan kişilerin belli bir matematik bilgisine sahip olduklarını kanıtlayacak, böylece yeryüzünde bu tür kalıplar yaratmak için gereken gözlem becerilerinin varolduğu olasılığı da artacaktı.

Stecchini'nin araştırmaları, birçok antik ölçü biriminin enlemler arasındaki uzaklığı temel aldığını ortaya koymuştu. Yıllar boyunca süren gözlemlerle gölge boyları ve güneşin hareketi incelenerek hesaplanabilirdi. Ancak unuttuğum ya da başlangıçta gözümden kaçan şey, Dünya'nın Ekvator bölgesinde yuvarlak ama Kutup bölgelerinde düz olduğuydu.

Bu noktayı atlayarak önce Dünya'nın ekvator çizgisinin uzunluğuyla Marlborough dairesinin çevresi arasında herhangi bir bağlantı olup olmadığına bakmak istedim. Ve atladığım noktanın sonucunda ilginç bir durum ortaya çıktı. Ekvator çizgisinin uzunluğu hakkında farklı görüşler bildiren çok sayıda uzman vardır ama bunlar birbirlerinden sadece birkaç yüz metre farklıdır. Örneğin The World Almanac bu uzunluğu 40,074.06 kilometre olarak verir ve diğer uzunlukların ortalaması olduğu söylenebilir. Ben de bu uzunluğu temel aldım.

Marlborough dairesinin hesaplanmış çevresi 60.243 km.dir ve Ekvator çizgisinin uzunluğunu bu rakama böldüğünüzde (40,074.06 / 60.243 = 665.21) yaklaşık 665 sayısı çıkmaktadır.

International Union of Geodesy and Geophysics (Uluslararası Jeodezi ve Jeofizik Birliği)'in yaptığı son uydu incelemelerine göre, Dünya'nın çapı (belki l metrelik küçük bir sapmayla) 6,378,136 metredir. Bunu ele alıp Marlborough dairesinin çapına böldüğümüzde ise (6,378,136 / 9588 = 665.22) yine yaklaşık 665 çıkmakta ve bu da bulgumuzu doğrulamaktadır.

İlk bakışta bu sayı bana pek ilginç gelmedi; ancak Book of Revelation (Vahiy Kitabı) adlı kitapta gizemli 666 rakamını gördüğümde fikrim değişti. Belki çok uzak bir tahmindi ama 666'nın kasıtlı bir oran olduğunu düşündüm. Ancak bunun dairenin boyutları üzerinde nasıl bir etkisi vardı?

Hızlı bir hesaplamayla 9,588'den 11 metre aşağı kayarak 9,576.78 metrelik uzunluğu bulduğumda durum biraz anlam kazanmaya başladı. Bu kendime tanıdığım on metrelik hata payına yakındı ve hâlâ dairenin içinde kalıyordu. Ama bu kasıtlı bir durum muydu, yoksa yine tesadüf müydü? Ayrıca, 666 sayısında bu kadar özel olan neydi?

666 Sayısı

Book of Revelation şöyle der:

İşte bilgelik. Bırak anlayanlar canavarın sayışım hesaplasınlar: İnsan için sayısı; onun sayısı altıyüz, üç yirmi ve altıdır. (13:18)

Birçok kimse "canavar"ı Hıristiyan karşıtı kişi olarak düşünür ve 666'nın da Şeytan'ın sayısı olduğunu kabul eder. Ama Book of Revelation daha birçok gizemli sayıyla doludur. Örneğin; New Jerusalem'in ölçülerinden şöyle bahseder: Ve o benimle konuşanın elinde şehri ölçmek için altın bir asa vardı ve oradaki kapıları, buradaki duvarları. Şehir dörtköşedir ve eni boyu kadardır; ve şehri asasıyla ölçtüğünde onikibin furlong olduğunu buldu. Eni ve boyu ve yüksekliği eşitti. (21:15-16)

Onikibin furlong boyutlarında bir şehrin inanılmaz derecede devasa bir yer olması gerekir, çünkü bu durumda göğe yükselen kısmı yaklaşık 2,400 km. olacaktır; bu da oldukça bilim-kurgusal bir yaklaşım olur. St. John, gezegenimizin olası teknolojik geleceğine bir bakış atmış olabilir ama bu sözlerin gerçek anlamdan çok mecazi olması daha muhtemeldir. İncil'de sık sık karşılaşılan sayı sembolizmi, Musevi inancında çok önemlidir. Gerçekten, benim de keşfettiğim gibi, 666 sayısından sadece Book of Revelation'da değil, Book of Kings (Kralların Kitabı)'de de bahsedilmektedir: Solomon'a (Kral Süleyman) her yıl gelen altın, altıyüz, üç yirmi ve altı talentdi.

Solomon adı İbranice barış anlamına gelen shaloın kelimesinden türemiştir ama Kral James versiyonunda simya terimleriyle sol (Güneş) ve omon (Ay) olarak karşılık bulmaktadır.

Orta Çağ'da ortaya çıktığı haliyle simyanın kökleri, antik Mısır'ın izoterik bilgilerinden kaynaklanmakta olan keşiş bilimidir. Mısırlılar için bu bilimin adı Kemet idi ve günümüzde bundan kimya (chemistry) ve simya (alchemy) sözcükleri türemiştir. Kabala'da görülen izoterik Musevi geleneğinde de bazı simya kavramlarının Mısır inançlarından kaynaklandığı belirtilmektedir.

Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerinde, güçlü inanç taşıyan ve kendini adamış olan kişiler tarafından sır olarak tutulan bazı kavramlar olduğu bilinmektedir. Bu gizli sistemler, felsefik kavramları ifade etmek için genellikle sayılar kullanılır. Yine bu da antik Mısır'dan kaynaklanan bir fikirdir. A.T. Mann, bu sistemin nasıl işlediğini Sacred Architectııre (Kutsal Mimari) adlı kitabında şöyle açıklamaktadır: Sembolik matematik antik gizem okullarının temeliydi ve insanların inançlarını, yaşamlarını düzenleyen prensipleri belirlerdi. Her tanrının doğası ve sembolik gezegeni sayıyla temsil edilirken, geometri biliminde her harfin sayısal bir karşılığı vardı. Sistem ibrani ve Yunan alfabelerinde benimsenmişti...

Geometri kullanırken, tapınakların ve anıtların boyutlar, şiirlerin ölçüleri, müzikal yazımlar ve diğer konular tanrılarla ve güçleriyle ilgili olmalıydı. Herhangi bir kelimenin veya adın şifresini çözerek daha derin, sembolik niteliklerini anlamak mümkündür. Eflatuncular, Hermesçiler,Resicrucian'lar, Hıristiyan Gnostikleri, simyacılar, masonlar, tapınak şövalyeleri ve diğer birçokları bu gizli kutsal dili kullanmışlardır. Simyada, Ay ve Güneş sürekli bir uyum içinde olan dişi ve erkek elementler olarak ele alınır. Thomas Vaughan, 1650'lerde yazdığı yazılarda şöyleanlatmaktadır: Güneş ve Ay, biri aktif, diğeri pasif, bu Erkek, o Dişi olan iki Büyüsel Prensip'dir. Onlar hareket ettikçe. Yozlaşma ve Kuşak da hareket eder: Eşit olarak çözülür ve birleşirler. Simyada altın, saflaşmış ruhu simgeler ve geleneksel olarak Güneş'le bağlantılıdır. Güneş'in bir dönümü ise bir yıl demektir. Bu yüzden İncil'de 666 sayısıyla Güneş arasında bir bağlantı bulunduğuna dair Kings kitabından bir alıntı vardır. Ayrıca, 666 sayısından Ezra'da da bahsedilmektedir ve Babil'den Judah'a dönen insanları simgelemektedir:

Adonikam'ın çocukları altıyüz, altmış ve altı tanedir. (2:3)Adonikam kelimesinin anlamı şudur: "Tanrı'nın övgüsüne layık."
1 | 2 | 3 | 4