google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 GİZEMLİ DERİNLİKLER - 3

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

GİZEMLİ DERİNLİKLER - 3

Hiç yorum yok :
O sırada eski l mile l incil bir haritayla çalışıyordum ve bu haritalar 1:50.000 ölçekli haritalardan daha geniş bir alanı gösterirler. Bu tamamen tesadüftü. Başlangıçta ilkiyle iç içe geçmiş bir daire arıyordum, bu yüzden ilk dairenin çevre çizgisini ikinci dairenin merkezi olarak düşünüp, bu şekilde aydıngeri kaydırıyordum. Ama uyan bir şeye raslayamadım. Hüsrana uğrayarak neredeyse vazgeçmiş bir şekilde arkama yaslandım ve ikinci bir daire bulmamın olanaksız olacağına inanmaya başladım. Yine de bir şey beni devam etmeye zorluyordu. Bu kez birinci daireden tamamen bağımsız bir şekilde çevre çizgisini ve merkez noktasını tamamen ilgisiz yerlerde belirleyerek aydıngeri yine kaydırmaya devam ettim. Ve birden, kameranın görüntüsünün odaklanması gibi şekil belirdi. Neredeyse ilkinin üzerine binecek kadar yakın bir ikinci daire, hayretle açılmış gözlerimin önünde ortaya çıktı. Biraz daha batıda kalan bu daire, orijinal keşfimden birkaç eksik olmak üzere 14 tane olası yapıdan geçiyordu. Merkezi, ilk dairenin alanına düşüyordu ve yaklaşık 242 derece batıda kalıyordu. Daha sonraki yıllarda 1:50.000 ölçekli haritalara geçildiğinde, bu daireler iki ayrı haritaya düşeceği için bulunamayabilirdi. İki modern haritayla çalışsaydım bu keşfi gerçekleştiremeyeceğim düşüncesi ürkütücüydü. Neyse ki, bu iki daire üzerinde çalıştığım eski tip haritada görünüyordu.

İkinci bir daireyi bu kadar kolay bulmam, gerçek olduğuna inamlamayacak kadar güzeldi. Ve ikinci dairenin merkezinin birincisinin içinde kalması, tartışmaya bile imkan vermeyecek, güçlü bir kanıttı. Heyecandan yerimde duramaz bir halde, Southampton'daki Ordnance Survey bürosuna döndüm. İlk dairede uyguladığım matematiksel analiz yöntemlerini tekrarladığımda, ikinci dairenin yarıçapının öncekinden yedi metre kısa olarak 9,570 metre olduğunu gördüm. Ayrıca Bishops Cannings de bu iki merkezle aynı doğru üzerindeydi.

Merkezi ziyaret etmek, daha da verimli oldu. Antik Ridgeway hattının bugün 300 metre (1,000 fit) doğusuna baktığınızda bugün hiçbir şey göremezsiniz. Ancak noktanın 20 metre yakınlarındaki bir ağaçlığın köşesinde yedi-sekiz tane büyük Sarsen taşı buldum. Bunların yakındaki tarladan alınarak buraya taşındıkları belliydi. Merkezin tam yerini belirleyip belirlemediklerini anlayamadım, çünkü tarlanın sahibi olan çiftçi tarafından parçalanarak dışarı atılmışlardı ama noktaya olan yakınlıkları en azından bu olasılığı gösteriyordu.

Şekillere bakılırsa, bu iki dairenin bilinçli bir şekilde yaratıldığı giderek kesinleşiyordu. Ama karşılaştığım şeyler aynı zamanda kafamda yeni soru işaretleri de bırakıyordu. İç içe geçmiş daireler, Orta Çağ'ın kutsal sanat ve mimari anlayışında çok kullanılan ve 'vesica pisces' denen geleneksel bir formu taşıyan düzenlerdir. "Kutsal geometri"nin temellerinden sayılan bu basit kalıp, merkezleri birbirlerinin alanı içinde kalacak şekilde iki eşit boyda dairenin çizilmesinden
oluşur.
Vesica, Orta Çağ'da Hıristiyan mistiziminde merkezi rol oynadı ve gerek dini resimlerde, gerekse Avrupa'daki muhteşem gotik katedrallerde yer aldı. Ancak, Hıristiyan sanatında önemli yer tutmasına karşın, Vesica pisces'in kökeni çok daha antik zamanlara uzanır. Hem klasik Yunan, hem de antik Mısır sanatında kullanılmıştır.

Aksini dilememe karşın, ikiz daireler bu antik kalıba uymuyordu ve uzun zaman üzerinde çalışmama karşın tuhaf geometrik yapılarının nasıl bir bağlantıları olduğunu bir türlü anlayamadım. Ama o sırada başka bir şaşırtıcı keşifte bulundum.

Uzun Bir Doğru - St.Michael Hattı

Alfred Watkins, hatlar hakkındaki kitabını 1920'lerde yayınladığında, verdiği örnekler en yüksek uzunluğun 40 km. (25 mil) olduğunu gösteriyordu. Basit ölçüm teknikleri kullanan antik insanlann bu kadar uzun bir mesafede nispeten doğru bir ölçüm yapabilmeleri mümkün görünebilir. Ancak daha uzun mesafelerde doğru ölçüm yapabilmeleri neredeyse imkansız olabilir. Ayrıca Watkins, temelde belirgin olan hatların Roma yolunun eski bir versiyonu gibi antik yerleri birleştirmiş olabileceğini düşünüyordu.

Ancak John Michell, View Over Atlantis adlı kitabında hat avcılığı ve New Age anlayışı hakkındaki bilgileri arasında uzun hatlarla ilgili bir örnek de vermektedir. Michell'e göre, bu hat Cornwall'daki Marazion yakınlarında bulunan St.Michael's Dağı'ndan başlamaktadır. Doğuya doğru uzanarak, Bodmin Moor'da bulunan ve adına llurlers denen taş dairesinden geçmektedir. Ardından St. Michael'e ithaf edilmiş bir dizi kiliseden geçerek Glastonbury Tor'a ulaşmaktadır.

Glastonbury'den sonra Avebury'ye ve oradan da bury St. Edmunds manastır kilisesine devam etmektedir. Bu hat, yaklaşık 500 kilometre (310 mil) uzunluğundadır. Hamish Miller ve Paul Broadhurst'ün The Sun and The Serpeni (Güneş ve Yılan) adlı kitaplarında bahsettiklerine göre ise, bu hat gezegenin etrafını dolaşan bir enerji alanını işaret etmektedir.

Uzun hatlar, hat avcıları arasında bile şüpheyle karşılanan bir konudur. Eğer gerçekten varsalar, çok daha yüksek gözlem becerisi gerektirmektedir. Gerçekten de, diğer araştırmacıların kanıtlarına göre, Michell'in hattı tam bir doğru değildir. Özellikle batı ucunda olduğu gibi hafif kıvrımlara rastlanmaktadır. Avebury'deki dairesel anıt hem benim doğu dairemde anahtar yapı hem de Michell'in St. Michael hattında önemli bir yer tutarken, kendi haritamda bir hat için nokta olarak belirlemem doğru bir davranış olabilirdi. Bunu yaptığımda, hattın biraz kuzeyde kalmakla birlikte iki dairenin merkezinden geçerek Bishops Cannings'e uzanan doğruya paralel olduğu ortaya çıktı.
1 | 2 | 3 | 4

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder