google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 BİR DAİRENİN PARÇALARI - 2

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

BİR DAİRENİN PARÇALARI - 2

Hiç yorum yok :
Sonraki birkaç haftasonu boyunca sırayla bütün yapıları ziyaret ettim ve kiliselerin fotoğraflarını çektim. Bazen kiliselerin zemin katlarında görünen antik temel taşlan, çok daha eski bir yapının yeniden kullanıldığına dair işaretler veriyor gibiydi. Ziyaretlerim sırasında bol miktarda detaylı notlar aldım ve bazılarında algıladığım "atmosfer"i de yazmayı unutmadım. Bu, bazı yerlerde son derece açıktı.

Marlborough Downs'daki kireç taşları burada daha inceliyordu ve küçük ağaç kümeleri çok etkileyiciydi. Geçmişten gelen birşeyler toprağın arasından süzülüyor ve kişiye bu tepelerin altında derin ve antik bir şey yatıyor izlenimi veriyordu. Bölgede dolaşırken, böyle bir daireyi oluşturan yapıların büyüklüğü karşısında nutkum tutuldu.

En büyük hayal kırıklığımı Ogbourne St.Andrew köyü olarak belirlediğim merkez noktada yaşadım. Asıl merkez birkaç evin arka bahçesi gibi kalan ve kullanılmayan bir tren yoluna yakın olan küçük bir tarla olarak belirlenmişti. İşaretlediğim noktanın 500 metre uzağındaki kilise avlusunda bulduğum bazı tümülüsler dışında civarda herhangi bir arkeolojik bulguya raslamadım. Bu bölgeye ait bütün eski arkeoloji haritalarım taradım ama herhangi bir megalitik yapı ya da taş göremedim. Belki de burası tren yoluna çok yakın olduğu için herhangi bir yapıyı kaldırmışlardı.

Marlborough Downs Platosu'nun en yüksek noktası 272 metredir ve bütün dairenin görülmesini imkansız kılmaktadır. En elverişli nokta, merkezin yaklaşık bir mil doğusunda kalan yamaçtır. Bu, bir zamanlar Roma Yolu olarak bilinen hatta raslamaktadır. Buradan hem dairenin merkezi, hem de 9.6 km (6 mil) uzaktaki East Kennett görünmektedir ama daire çevresindeki diğer noktaları görmek mümkün değildir.

Bana hâlâ gizemli gelen şey, bu yapıların nasıl olup da böyle dev bir dairenin çevresine dizildiği. Böyle bir araştırmayı devam ettimıek için diğer çalışmalara da bakmak zorundaydım. Bu sırada bana Profesör Alexander Thom'un yaptığı çalışmadan bahsedildi.

Taş Dairesi Mühendisleri

Emekli bir İskoç mühendis olan Profesör Alexander Thom, 1950'lerin sonlarında ve 1960'ların başlarında İngiltere Adaları'ndaki 300'den fazla taş daire yapıları inceledi. 1967'de, bulgularını Megalithic Sites in Britain (İngiltere'deki Megalitik Yapılar) adıyla yayınladı.

Kitabı, akademik çevrelerde büyük bir etki yarattı ve herkes antik insanların böylesine karmaşık bir geometri, astronomi, gözlem ve mühendislik bilgilerine sahip olup olmadıklarını konuşmaya başladı. Artık birçok arkeolog Stonehenge, Avebury ve Silbury Hill gibi yapıların muhteşemliğini inkar edemiyordu. Ama son derece basit yaşamları olduğu bilinen antik insanlar için bu yapılar anormaldi.

İngiltere Adaları'nda birçok taş yapı bulunmaktadır. Zaman içinde daha birçokları kaybolmuş olmasına karşın, bulunacak, keşfedilecek niceleri vardır. Thom'un araştımıalarından önce de bahsedildiği gibi, bunların çoğu hantal yapılardır. Birçoğu mühendislerin umursamazlığını onaylar şekilde düzgün bir yuvarlak bile değildir. Hatta Thom bıınlann düzgün bir daire olmaktan ziyade, ileri bir geometri bilgisini gösterir biçimde elips olduğunu vurgulamaktadır. Temeller değişmez bir şekilde Pisagor üçgenidir. Bunlar, temelinde clik üçgen, yüksekliği ve hipotenüsü tam sayı olan üçgenlerdir; en çok kullanılan oranlar ise 3:4:5'dir.

Bu tasarımın bir örneği, İskoçya, Invemess yakınlarındaki Druidtemple taş dairesidir. Thom, 3:4:5 oranlarında üçgen kurulduğunu ve üçgenin üç köşesinden yola çıkılarak bir elips oluşturulacak şekilde taşlar dikildiğini söylemiştir. Bu, ip ya da sicim ve kancalar kullanılarak kolayca yapılabilir. Thom, mühendislerin bu şekilde daire çevresinin ve yarıçapın oranlarını doğru tutturmaya çalıştıklarını düşünmektedir. İngiltere üzerinde böyle yumurta biçimli birçok örnek bulmuştur ve Cumbria'daki Castle Rigg gibi yassılaştırılmış daireler de vardır. Ve Avebury'de bulunan ender tasarımların benzerlerine de Taşlanmaktadır.

Thom, ayrıca bu dairelerin genellikle güneşin doğup batmasını, yılın belli zamanlarında ay ve yıldız konumlarını gösterdiğini de savunmuştur. Bu inancında yalnız değildi. Saygın bilim dergisi Nature'ın Ekim 1963 sayısında yayınlanan makalesinde, Profesör Gerald Hawkins, Stonehenge'de güneş ve ay konumlarına ait göstergeler olduğuna dair bilgisayar hesaplamaları yapmış, hatta buradakilerin Heel Stone'daki ünlü yazdönümü güneş doğumundan daha önemli olduğunu söylemiştir.

Stonehenge'de 1996'da yapılan radyokarbon çalışması, bu yapının inşaatının başlangıcının M.Ö. 2950'lerde başladığını göstermiştir. Buna bir set ve kanaldan oluşan dairenin inşaatı ile pek bilinmeyen adıyla İstasyon Taş Dikdörtgeni denen dört taşın dikdörtgen biçiminde dizilmesi de dahildi. Bu sıradan bir dikdörtgen değildi. Dikkatle planlanarak yerleştirilmiş bu taşlar, yaz dönümünde güneş doğumunu ve kışdönümünde güneş batışını (yani Şubat ve Mayıs aylarının ilk çeyrekleri) gösterecek şekilde konumlanmıştır. Buna ek olarak (ve en az aynı derecede önemli) 18.61 yıllık aydönümünde ayın doğuşunun ve batışının da sıradışı konumlarını işaret etmektedir.

Ay, Güneş'in aksine Dünya'dan göründüğü gibi gökyüzünde düz bir çizgi izleyerek hareket etmez. Doğuş ve batış konumları mevsimler boyunca değişerek 18.61 yılda tamamlanan bir daire izler. Bu daire ayın doğuş ve batış konumlarında sıradışı değişimler yapar ve İstasyon Taş Dikdörtgeni'nin gösterdiği de bunlardır.
1 | 2 | 3

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder