Ezoterik çalışmalarda "İçsel Uyanış olarak ifade edilen bu konu, İslâm Tasavvufu'nda "İçsel Kıyamet" olarak isimlendirilmiştir.
Ka'sına Geçmek
"Ka'sına geçmek" deyimi Eski Mısır Dili'nde "ölmek" anlamına kullanılmaktaydı. Ka'sına geçmekten kasıt, fizik bedeninden Ka'nın ayrılmasıdır Yani Astral Beden'in fizik bedeni terkedişi ifade edilmektedir. Bedenin terkedilişi yani ölüm olayı hiyeroglif resimlerinde insan başlı kara leylek türü bir kuşun bedenin içinden çıkıp yükselmesi şeklinde temsil edilmekteydi.
Bu diğer ulusların ezoterik öğretilerde de aynı şekilde sembolleştirilmiştir. Örneğin Anadolu Halk Gelenekleri'nde yeni doğan bir bebeği leyleklerin getirdiğinin söylenmesi de işte bu eski ezoterik sembolizme dayanmaktadır. Anadolu'da bebekleri leyleklerin getirdiğinin söylenmesi, aslında bebeklerin ruhsal olarak astral bedenleriyle (Ka'larıyla) dünyaya doğdukları anlamına gelmektedir. Yani Mısır'daki siyah kuşun yerini leylek almıştır.
Günümüzde bu anlam unutulmuş olsa da, bu Halk Kültürü halen kolektif hafızalarda yaşamaya devam etmektedir. Neyse, biz konumuzu dağıtmayalım ve Anadolu'dan tekrar Antik Mısır'a dönelim...
Ölüm Deneyimi ve Astral Tortular
Ayrıntılı örneklerini, Mısır'ın Ölüler Kitabı'nı inceleyeceğimiz bir sonraki bölümde göreceğimiz gibi. Mısırlılar'ın Öte Alem tasavvurlarıyla, ruhun bu hiyerarşik yapısının çok önemli bir paralelliği vardı. Bedenin terkedilişinden sonra ruhsal varlığın Öte Alem'de hangi seviyede bir yer edinebileceği, ruhun yaşarken bilincini hangi bedene kadar yükselterek odaklayabildiğine bağlıydı.

Hiyerogliflerde kuşun insan bedeninden ayrılışı ölüm anını dile getirdiği gibi aynı zamanda astral seyahati da ifade etmektedir. Özellikle de inisiyasyonda ölüm deneyimi olarak adlandırılan inisiye adayının fizik bedeninden ayrılarak ruhsal planlarla kurduğu irtibat da ayın sembolle dile getirilmiştir.
Ölmeden önce inisiye adayına yaşatılan ölüm deneyimi ile öldükten sonra neler olacağı adaya gösterilmiş oluyordu ki, burada astral tortularından ne kadar sıyrılabilip sıyrılamadığı da adaya pratik olarak gösterilmiş oluyordu. Çünkü ister öldükten sonra isterse de ölmeden önce gerçekleştirilen astral bedeniyle öte aleme geçiş yapan varlığın, o alemin hangi aşamasmda kendisine bir yer edinebileceği sadece astral bedeninin kalitesine bağlı bulunmaktaydı.
Bugün için de aynı şey geçerlidir Bugün de diğer bedenlerimize odaklanamıyorsak bunun nedeni Astral Bedemizi bir zırh gibi sarıp sarmalamış bulunan tortularımızdır. Ki halihazırda insanlığın büyük bir bölümü bu şekilde yaşamaktadır.

Yukarıdaki resimde bu tema işlenmektedir. Anubis'in ellerini kuşa uzatması Öte Alem'e astral seyahat yapan inisiye adayına yolladığı tesirlerin ifadesidir.
Yatmakta olan inisiye adayının sağ ayağı ve sağ eli yukarıya kalkmış olarak gösterilmektedir. Astral Seyahat'ın başlangıcında astral beden fizik bedeni terk ederken, vücutta ani seyirmeler meydana gelir. Sağ ayağının ve sağ elinin havaya kalkmış olması bu seyirmeleri ifade etmektedir. Genellikle uykuya dalarken pekçoğumuzun yaşadığı ani düşme refleksi bu seyirmelere örnek olarak gösterilebilir.
Peki bu yolculuğa dair daha geniș ve detaylı bilgiler eliniz de mecut mudur ? Aşağıda mail adresim var. İletişim kurmanız veri aktarmanız konusunda müteşekkir kalırım. Bu bilgileri yayımladığınız için teşekkürler.
YanıtlaSilyilmaz.gungor83@gmail.com