Önce Atlantis'te sonra da Mısır'daki inisiyelerin ellerinde gördüğümüz bu sihirli asalar, tarihin sonraki dönemlerinde de eksik olmamış ve bu asaları kullanan pekçok kişi tarih sahnesinde görülmüştür. Hatta bazı Peyggamber'lerin ellerinde de karşımıza çıkmıştır. Ki bunlardan en sonuncusu Musa Peygamber'dir.
Eldeki kayıtlara göre, Thot'un asası, tellerin spiral biçimde bir bobine sarılmasını andıran iki yılanın sarılı olduğu bir değnekti .
Mısır'da inisiye edilen Orfe'nin de bir asaya sahip olduğu ve bu asanın ise kozalak başlı olduğu ifade edilmektedir. Musa Peygamber'in asasının şekliyle ilgili ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Ancak bu konuyla ilgili eski bir Yahudi inanışına göre, yeryüzüne melekler tarafından indirilmiş bu objeyi Musa Peygamber'e kimliği meçhul ihtiyar bir bilge hediye etmiştir.
Türkler'in elinde bulunan Yada Taşı'nın da göklerden geldiğine dair Atalanmız'ın çok eski bir inanca sahip olduklarından söz etmiştik. Bu inançla, Yahudi Gelenekleri'ndeki inanç arasında büyük bir paralellik olması meselenin nerelere bağlı olabileceğini göstermesi bakımından son derece düşündürücüdür.
Bu arada Kabe'deki siyah Hacer'ül Esved Taşı'nın da cennetten geldiğine dair inancı burada bir kez daha hatırlatalım...
Sihirli Asalar günümüze kadar gelememiştir...
Zamanla bu özel yapım asalar ortadan kaybolmuşsa da, asa, kudret ve otorite sembolü olarak eskinin anılarında yaşamaya devam etmiştir... Böylelikle asa kullanılan bir objeden bir sembole dönüşmüştür. Bu şekliyle sadece ezoterik çalışmalarda yerini korumakla kalmamış aynı zamanda krallar, rahipler hatta askeri ve adli otoritelerce de kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin eski Yunanistan'da yargıçlar, generaller ve yüksek öğretim görevlileri farklı türdeki asalarıyla dolaşmaktaydılar. Bu dönemlerde bazı inisiyatörlerin ellerinde görülen asalar değerli taş ve madenlerden oluşmuş olmakla birlikte, öncekilerin sahip oldukları özel niteliklerden oldukça uzaktı. Ve bu nedenle de psişik etkinliklere çok büyük bir katkıları yoktu.
Bu sürecin sonunda inisiyatörlerin ellerindeki asalar, zamanla enerjetik bir işlev görmekten çok, eski asaların anısını yaşatan bir sembole dönüştüler. Böylelikle inisiyötörlerin asaları inisiyatörlügün sembolü hâline geldiler. Geçmişe ait bu anı, eski uygarlıkların mitolojilerinde ve dinsel öğretilerinde sembolik bir şekilde yaşatılarak, günümüze kadar gelebilmiştir.
Bunlardan birkaçını sıralayalım:
-Hititler'de ucu spiral biçimli şekilli asa.
-Hint'te İki sipralli asa.
-Yunan'da iki yılanlı asa.
-Orfe'nin kozalak başlı asası.
-Yunan Mitolojisinde ise Zeus'un Kartal başlı asası.
-Mezopotamya'da yıldırımı andıran asa. Mezopotamya Mitolojisi'nde bu asa Sirius'la özdeş kılınan İlâh Nin-urta'nın elinde bulunmaktadır.
-Taoizm ve Hinduizm'de yedi düğümlü asa.
-Mısır'da ise Köpek başlı, çakal başlı, üç başlı, kamçılı ve kanca uçlu asalar.
Asalarla ilgili kayıtlar en son olarak hem Musevilik'te hem de İslâmiyet'te de yerini alamış ve böylelikle bu hatıra günümüze kadar gelebilmiştir.
Evet... Konu, Musa Peygamber'in asasından açılmış ve daha sonra da Mısır'la ilgili eski kayıtlarda geçen ağır taş blokların nasıl sıradışı bir şekilde levite edildiğini birlikte incemiştik... Sanırım bu açıklamalarımızla, meselenin tamamı olmasa da, hiç değilse belli bir bölümü gün ışığına çıkmaya başlamış bulunuyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder