google.com, pub-7066923862761279, DIRECT, f08c47fec0942fa0 Unutulan Gizli Bilgiler...

osiris kültü, tufan, tanrı ra, antik mısır sırları, piramitlerin gizemi, atlantis, mısır kehanetleri...

Unutulan Gizli Bilgiler...

2 yorum :
Konuyu anlaşılır hâle getirebilmek için tarihin çok daha eski dönemlerine doğru uzanmamız gerekmektedir. Konuyu açalım:

Atlantis'teki bazı merkezlerde bulunan kristaller, kozmik enerjileri toplama ve dağıtım işlemlerinde etkin bir şekilde kullanılıyordu. Dev bir yansıtıcı gibi işlev gören bu merkez­lerde büyük enerjiler odaklandırılıyor ve yansıtılıyordu. Dev yansıtıcılarda kullanılan bu kristallere, Edgar Cayce, medyonısal yollarla aldığı bilgilerde "Ateş Taşı" ismini ver­miştir.

Atlantis'teki bu enerji merkezleri, ilk başta "göksel -ruhsal irtibat" için kullanılmaktaydı. Bu "Enerji. Merkezle­ri" nde aynı zamanda psişik olarak insanlar yenilenmekte ve fiziksel olarak da bedenlerini rejenere edebilmekteydiler. Böylelikle yaşlanmanın da etkisini en aza indirebilmekteydi­ler.

"Kristal Enerji Merkezleri" olarak isimlendirilen ancak niteliği tam olarak bilinmeyen bu ünitelerden, Atlantisliler daha sonraları enerji yayan bir kaynak yaptılar ve bunu geliş­tirerek ulaşım, iletişim ve yaşamın çeşitli alanlarında bu üni­teleri kullandılar. Hatta doğa olaylarına bile, bu enerjilerle müdahalede bulunabilmekteydiler. Atlantis'te bu kristallere "Tuaoi Taşı?" ismi verilmekteydi.

Ezoterik kaynaklarda "Kristal Enerji Merkezleri" ve "Ateş Taşı" olarak geçen bu yerlerde kullanılan maddenin tam olarak özelliği bilinmiyor. Gerçekten bir kristal midir yoksa günümüzde bilinmeyen başka bir maddesel yapı mı­dır?... Buna net bir cevap halen getirilememiştir.

Edgar Cayce'nin medyomsal irtibat teknikleriyle elde et­tiği dokümanlar arasında bu konuyla ilgili oldukça ayrıntılı bilgiler vardır. Bir fikir vermesi için hiç değilse birkaç tanesi­ni sıralayalım:

Doğa güçlerinin, böyle ışınları ve etkinlikleri bir merkezde toplayan kristaller içinde biriktirilmesiyle, gemileri yalnız deniz üslünde değil, havada da sevk ve idare etmeye başladılar. Ayrıca insan sesi­nin ve vücüdunun bir yerden bir yere naklini sağla­dılar.

Ateş Taşı" bugünkü deyişye (1943) amyantı andıran bir maddeyle yalıtılmış olan bir binanın merkezindeydi. Binanın taşın yukarısında kalan kısmı oval biçimindeydi.

Belli açılarda kendi ekseni üzerinde hareket edebi­len bu kubbe hem doğa enerjisini hem de kozmik enerjileri "Ateş Taşı"na aktarmaktaydı .

Sonsuz enerjinin konsantrasyonu için hareket ede­bilen bir kubbeydi . Bu kubbe uzayda sevk edilen gemilere direkt enerji uygulamasında araya hiçbir engel girmemesi yani gemilerin hep görüş alanı içinde kalması için. raylar üzerinde yer değiştirebilecek tarzda inşa edilmiş bir kubbeydi . Taşıtların sevki, bugün radyo titreşimleri sayesinde uygulanan uzak­tan kumanda yöntemini andıran indükleme yöntemiyle yapılıyordu. Yani taşıtlar, enerji istasyonu­nun merkezine yerleştirilmiş bir taşın ışınlarının geniye konsantre edilmesi yoluyla sevk edilmekteydi1er. Taşın hazırlanması devrin inisiyelerine düşer­di. "

Taş ışınlarının uygulanmasıyla yanan bir tür ateş sayesinde insanların vücutları şifa buluyor, hatta mucizevi bir gençleşme meydana geliyordu. Boylece beden sık sık gençleşiyordu. Psişik güçler üzerinde de bu enerjilerin büyük bir etkisi vardı .

Doğa enerjilerine de etki edebilmektetdiler demiş­tik. Edgar Cayce'nin aktardıklarından arada bazı hataların da yapılmış olduğunu anlıyoruz. Bunlar kazara, yani yanlışlıkla çok yüksek frekanslara ayarlanınca, ikinci deprem döneminin başlamasına yol açtı.

Atlantis'in son döneminde ellerindeki bu imkanları nega­tif alanda kullananların çıktığı ve böylelikle doğanın dengesi­nin bozulduğu birçok ezoterik kaynak tarafından dile getiril­miştir. Bu imkanları negatif alanda kullananları ezoterik kaynaklar "Belial'in Oğullan" olarak nitelerler. Edgar Cayce ise bunlara "Şeytan " anlamına gelen "Satan Oğulları " is­mini vermiştir:

Bu meırkezleıin "Satan Oğullan" tarafından kul­lanılması volkanik püskürme ve depremlere yol açtı . 'Satan Oğulları' sözkonuısu enerjileri yıkıcı güçlere dönüştürmüşlerdi. Böylece yeraltında, yerin derinliklerinde büyük patlamalara yol açtılar . Doğanın güçlü enerji deposundan gelen büyük volkanik patlamalar ve depremler sonucu kıta önce beş adaya bölündü.

Edgar Cayce bir zamanlar AtJantis'te kullanılan bu ener­ji merkezleriyle ilgili bilgilerin halihazırda üç yerde bulundu­ğunu ve gelecekte bunların ortaya çıkacağını ileri sürmektedir.

Ateş Taşı'nın yapımına ilişkin dokümanlar hali hazırda üç yerde mevcuttur

1- Atlantis'in Poseidia bölgesinin günümüzde su üstünde kalmış bulunan Bimini Adası yakınında.
2- Mısır'da
3- Meksika'da

Antik Mısır Uygarhğı'nda karşımıza çıkan bu konunun bir benzeri de, hatırlayacağı gibi, Orta Asya Eski Türk Yaşamı'nın içinde de yer almaktaydı...

2 yorum :

  1. {...."Kristal Enerji Merkezleri" olarak isimlendirilen ancak niteliği tam olarak bilinmeyen bu ünitelerden, Atlantisliler daha sonraları enerji yayan bir kaynak yaptılar ve bunu geliş­tirerek ulaşım, iletişim ve yaşamın çeşitli alanlarında bu üni­teleri kullandılar. Hatta doğa olaylarına bile, bu enerjilerle müdahalede bulunabilmekteydiler. Atlantis'te bu kristallere "Tuaoi Taşı?" ismi verilmekteydi.}

    bu paragrafda okuduklarım bana hepimizin az çok duyup bildiği CERN PROJESİNİ anımsattı,yapılacağı söylenen 14 nisan 2008 günü deneyi hakkında da o tarihden bu yana herhangi bir bilgi/açıklama yayınlanmamıştı.yapılan/yapılması düşünülen deneylerde kristallerin kullanılıp kullanılmadığını ve aslında amaçlananın ne? olduğunu anlamak üzere;bu satırları okudukdan sonra tekrar bakındığımda; bu sene içinde CERN le bağlantılı çalışmalar düzenleyen portekizli enstitünün bilim adamlarının, kansere karşı; 16x18cm ebatlarında matrix kristal tabakalar kullandıklarına dair detaylı haberlere rastladım ve sizinle paylaşmak istedim.parçacık fiziği mantığında çalışan bu cihazla,gama ışınları ile meme kanseri görüntülemesi 100bin kata daha hassaslaşıp çok daha erken dönemde müdahele imkanı kazandırmaktadır.

    ölüme karşı ve daha uzun/sağlıklı yaşam için verilen savaş/emekler'in evrimleşme hızımızla paralel geliştiğini hatta belki de şahit olacağımız kısa süre zarfında benzeri bir akibete bu durumun bizi de uğratıp uğratmayacağını düşünmekle haksızlık mı ediyorum dersiniz?

    bulgar kahinesi vanga baba(1911-1996)' nın yakın tarihimiz için söylediği:
    "2046 - Tedavi edilmeyecek organ kalmayacak, bozuk ve hastalıklı organların yerine yenisi yapılıp takılacak…?"
    ya da "2084 - Doğa kendini yenileyecek…?"
    ya da "2088 - Tüm hastalıklar bir anda tedavi edilecek…?" ya da
    "2097 - Yaşlanmanın önüne geçilecek…?" kehanetlerini ve nihayetinde
    3797 - Dünyanın son yılı… Başka bir gezegende insanlık yeni bir yaşam başlatacak…?"

    sözlerini de başka açılardan irdelemek mi gerekecek dersiniz?

    peki ya mısırdaki son rahiplerin bahsettiği karanlık çağın dibi neresi/ nezaman?
    dogmaların çağı ne zaman sona erecek ?
    kişisel inisiasyonlar ne kadar başarılı olacaktır?olacak mıdır?.....


    teşekkürler..

    * http://cdsweb.cern.ch/journal/article?issue=11/2009&name=CERNBulletin&category=News%20Articles&number=1&ln=en
    * http://www.gocmeniz.biz/?p=497

    YanıtlaSil
  2. Sadece Atlantis değil bir zamanlar Atlantis'inde kolonisi olduğu Mu kıtasını unutmamak lazım. Atlantis zamanla kendisini bağlı olduğu Mu kıtasına kadar geliştirmiş sonra insanlık duyguları ağır basarak tüm dünyayı ele geçirme hırsının sonucunda birbirleri ile kavga etmişlerdir. Günümüzde bile henüz 3 ya da 4 bin yıllık bir geçmişe sahip olmamıza rağmen yeryüzünde şu anda atom bombaları bulunmaktadır. Peki yaklaşık 60- 70 bin yıl ömür sürmüş olan bu iki kıtanın gelmiş olduğu son noktada ki teknolojilerinin seviyesini az çok hepimiz tahmin edebiliriz. Bunun sonucunda iki gelişmiş uygralıkta ellerinde ki mevcut silahlar!!! ile birbirlerine saldırmış (muhtemelen bu kristal güçlerden de yararlanarak) ve kendi sonlarını hazırlamışlardır. Buradan insanın gözünü hırs bürüyünce yaptığı şeylerin kendi sonunu getireceğini bile göremeyeceği sonucuna varabiliriz...

    YanıtlaSil